Goncagül Haklar, Kasım 2022
Herkesin gönlüne göre bir rota çizebileceği bir cennet Porto Riko. Deniz-güneş-kum üçlüsü tutkunlarına muhteşem kumsallar sunan, rengarenk evlerin süslediği eski şehir merkeziyle gezginlerin gönlünü çalan, doğa tutkunlarına yağmur ormanları deneyiminin yanı sıra şelalede yüzme eğlencesini vaat eden ve tüm bunların yanına muhteşem lezzetlerini ekleyen bir cennet.
Karayipler takım adalarından olan Porto Riko, Afro-Karayipler, İspanyol, Amerikan ve yerel Taino kültürlerinin bir potada eridiği tropik bir cennet. Başkenti aynı zamanda en büyük şehri olan San Juan Atlantik Okyanusu’yla yeşili buluşturan, çok renkli ve çok eğlenceli bir şehir. Eski şehir bölgesi olan Old San Juan veya yerel ismiyle Viejo San Juan ise tarihi İspanyol mimarisiyle yapılmış rengarek evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, ilginç dükkanları ve muhteşem manzaralarıyla tüm gezginlerin gözdesi.
Gezginlere çok farklı deneyimler vadediyor Porto Riko. Örneğin El Yunque tropik yağmur ormanlarına mutlaka gitmelisiniz. Porto Riko gece karanlığında ışıl ışıl parlayan biyolüminesan körfez deneyimleriyle de ünlü. Adada bu özellikte 3 körfez var. Bunlardan ikisi ana adada ama üçüncüsü, en ünlüsü ve 2006 yılından beri Guiness Rekorlar Kitabı’nda olanı hemen doğu kıyısındaki Vieques Adası’nda. Gece karanlığında sudaki hareketlenmelere ışıldayarak karşılık veren mikroorganizmalar masalsı bir deneyimin sunuyorlar. Ada çok büyük olmadığı için günübirlik gezilerle farklı deneyimleri yaşamanız mümkün ama mutlaka merkezi bir konaklama yeriniz olmalı.
Porto Riko ya da resmî adıyla Porto Riko Topluluğu Büyük Antiller’in en küçük adası olup ana adanın yanı sıra Vieques, Culebra ve Mona gibi adacıklardan oluşuyor. Mona Adası veya diğer adıyla Maymun Adası, insanların sürekli kaldığı bir ada değil. Yoğun ormanlardan ve sarp kayalıklardan oluşan ada, yaklaşık bin tane kırmızı yanaklı maymuna ev sahipliği yaptığı için bu adı almış. Daha çok doğa korumaya yönelik çalışanlarla özel izinle adaya gelen doğa gezginlerince ziyaret ediliyor. Porto Riko’nun batısında Dominik Cumhuriyeti, doğusundaysa Virgin Adaları var. Ülkenin nüfusu 2020 sayımına göre 3.3 milyon. Başkent San Juan’ın nüfusu 430.000 iken çevre yerleşimlerle bu rakam 1.5 milyona kadar yükseliyor ki bu da onu Karayip Bölgesinin en kalabalık şehri yapıyor.
San Juan limanı Karayip gezi gemilerinin de uğrak noktası.
Eski şehir bölgesindeki liman çok ilginç heykellere de ev sahipliği yapıyor.
Arkeolojik buluntular adada yaşamın 4000 yıl önce başladığını gösteriyor. Christopher Colombus tarafından 1493 yılında keşfedilen adada ilk İspanyol yerleşimi 1508 yılında kurulmuş. Takımadaların korunaklı ve zengin bir liman olmasından dolayı İspanyolcada zengin liman anlamına gelen bugünkü adını 1521 yılında almış. Avrupalılar adaya ayak bastığında yaklaşık 30000 olan yerli nüfusu (Taino Yerlileri) Avrupa’dan gelen hastalıklar, kölelik ve ağır çalışma koşulları sonrasında çok azalmış. Ada halkı 400 yıl boyunca İspanyol boyunduruğunda yaşamış, ancak 19.yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlık mücadelesine başlamış. 1898 Paris anlaşmasıyla Amerikan yönetimine geçen ülke 1952 yılında verilen kararla ABD topraklarından ayrılmış ve aynı yıl Birleşmiş Milletler Porto Riko’yu sömürgelikten çıkartarak bağımsız bir kimlik kazandırmış. İç işlerinde bağımsız ama dış işlerinde ABD’ye bağımlı bir özerk bölge olan Porto Riko askeri ve ekonomik olarak da ABD’ye bağlı. Halk ise Amerikan vatandaşı olmasına rağmen başkanlık seçimlerinde oy kullanamıyor.
Porto Riko’da halkın %80’den fazlası Katolik. Diğer dinlere bağlı olanlar olduğu gibi hiç bir dini görüşe sahip olmayanlar da mevcut. İnanç hürriyeti anayasal güvence altına alınmış durumda. Aile kavramına çok önem veriyorlar ve genellikle 2 ya da 3 kuşak bir arada yaşıyor. Hatta yaşlı aile üyelerinin bakımevine gönderilmesi asla onaylanmıyor. Porto Rikolu kadınlar nadiren eşlerinin soyadını alıyorlar. Çocuklara genellikle baba ve anneden gelen çift soyad veriliyor.
Tropikal bir iklime sahip olan ada yıl boyu sıcak, nemli ve yağışlı. Mayıs ve Ekim ayları arası daha yağışlı iken Aralık ve Mart ayları arası iklim daha ılıman ve kuru oluyormuş. Özellikle Ağustos ve Eylül ayları da kasırga dönemi olarak biliniyor.
Ülkede İspanyolca ve İngilizce yaygın olarak konuşuluyor. Hatta hem İspanyolca ile İngilizce arasında gidip gelen dili hem de Avrupa ve Amerikan ölçü birimlerinin bir arada kullanılmasından da anlaşılacağı üzere kafaların biraz karışmış olduğu kendine has topraklar burası.
Ülkede birden fazla havalimanı var. Uluslararası havalimanı Luis Munoz. Unutulmaması gerekense Porto Riko’ya giriş yapabilmek için geçerli bir Amerika vizesinin gerekliliği.
1521 yılında kurulan San Juan Avrupalılar tarafından Amerika kıtasında kurulan en eski ikinci başkent olarak biliniyor. Şehirde 3 önemli tarihi kale var: El Morro (Castillo San Felipe del Morro), San Cristobal (Castillo San Cristóbal) ve körfezin karşı kıyısındaki El Cañuelo (Fortín San Juan de la Cruz). Eski şehir bölgesi 16. ve 17.yüzyıl İspanyol mimarisine ait rengarenk evlerle dolu. Bu evlerin renkleri o kadar canlı ki, sarılar, kırmızılar, maviler, yeşiller, morlar… Güneşin altında mücevher gibi parlıyorlar. Şehrin her köşesi bu rengarenk mimariyi ve sokak sanatını gözler önüne seriyor. Bu evlerin son derece bakımlı olduklarını da ekleyeyim. Şehrin ana meydanı Plaza de Armas. San Juan Bautista Katedrali başkentin en eski yapılarından biri ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en eski, Amerika kıtasınınsa en eski ikinci katedrali.
1539 yılında körfezi korumak için İspanya kralı V.Charles’ın emriyle yapılmaya başlayan ve II.Philip’in onuruna adanan El Morro Kalesi’nin inşası çeşitli eklentilerle 1790 yılına kadar sürmüş. 1983 yılından beri Dünya Kültür Mirası Listesinde olan kale her iki dünya savaşında da aktif olarak kullanılmış. Tek topun kullanıldığı bir burundan zaman içinde altı katlı bir kaleye dönüşmüş El Morro. Bugün size düşen sadece Atlantik esintisinde dalgalanan bayrakları görüp tarihin başka bir zamanına taşınmak, geniş ve yeşil bir düzlüğü çevreleyen dik ama topların rahatça sığdığı geniş duvarlar boyunca yürüyen eski üniformalı askerleri hayal etmek.
1598’de İngilizlerin ve 1625’te Hollandalıların saldırılarının yıkıcı etkileri, İspanyolları San Juan’ın güvenliğini arttırmaya yöneltmiş ve San Cristóbal Kalesi inşa edilmiş.
Tamamlanması 150 yıldan fazla süren ve adını kara gezginlerinin aziz koruyucusu Aziz Christopher’dan alan kale Amerika’da inşa edilmiş en büyük kale olarak kabul ediliyor. Düzensiz ve üçgen şekilli burçları, derin hendekleri ve mayın tünelleriyle tanınan kale kara saldırılarına karşı çok etkin koruma görevi üstlenmiş.
Ayrıca, kale mümkün olduğu kadar çok yağmur suyunu toplamak ve tutmak için tasarlanmış ve altındaki 5 sarnıç yaklaşık 3.300.000 litre yağmur suyu tutabiliyormuş. Bu sarnıçlar bugün parkın bakımı için kullanılıyor ve yüzyıllar önce kendi kendine yeterli uygulamaları nasıl öğrenebileceğimizin mükemmel bir örneği.
San Cristóbal’ın iç mekanlarının en ilginç özelliklerinden biri, bilinmeyen bir mahkum tarafından yapılmış orijinal 18. yüzyıl sonlarına ait çizimleri gösteren zindan.
San Cristobel Kalesiyle El Morro Kalesi arasında La Perla Bölgesi bulunuyor. Son zamanların popüler şarkısı Despacito’nun çekildiği bölge oldukça fakir ve suç oranı da yüksek. Güvenlik açısından riskli bir bölge olduğunu da hatırlatayım. Porto Riko kökenli ünlü NBA oyuncusu Carmelo Anthony La Perla’ya bir basketbol sahası yaptırmış.
Şehrin zincir otellerin yer aldığı modern ve lüks kısmıysa Condado. Bu bölgede bulunan La Concha Beach (akıntılı olduğu için çok açılmamakta fayda var), Playita del Condado (daha durgun ve küçük gezginlere uygun), Caribe Hilton ve Escambron Plajları şehrin en fazla tercih edilenleri arasında. Porto Riko genelinde tüm plajların ücretsiz olduğunu da ekleyeyim. Plajlarda genellikle yüksek sesli müzik yayını da var.
Özellikle lokaller tarafından hafta sonları plaj keyfi için tercih edilen Isla Verde ise merkeze arabayla 10-15 dakika mesafede ve uçsuz bucaksız okyanus manzaralarıyla bezeli.
Dalış yapmak isteyenler için adanın doğusundaki Fajardo’dan katamaran turlarıyla Culebra ve Vieques Adaları’na giden turlar var.
Porto Riko’da bulunan ve 2,5 kilometrelik akıllara durgunluk veren uzunluğuyla The Monster (Canavar) adını fazlasıyla hak eden zipline Amerika kıtasının en uzun, dünyanınsa en uzun ikinci çelik halat sistemiyle hızın saatte 153 km’ye ulaştığı tam olarak adrenalin tutkunlarına göre bir aktivite.
Toro Verde (Yeşil Boğa) Macera Parkı San Juan’dan yaklaşık bir saat 45 dakika uzaklıktaki Orocovis adlı kasabada Porto Riko’nun Merkez Sıradağları’nda yoğun ormanlarla kaplı engebeli dorukların arasına gizlenmiş dev bir vadinin üzerine kurulmuş. Biz araba kiralayarak buraya gittik. Alanda her yaş grubuna hitap eden pek çok farklı aktivite var. Ben The Monster öncesi ısınma turu olarak her biri bir öncekinden hem daha yüksek hem de daha uzun olan 7 ardışık zipline’ı tercih etmiştim.
Adanın güneyinde bulunan Ponce Şehri Castillo Serralles adlı muhteşem bir malikaneye ev sahipliği yapıyor. Bir rom üreticisinin evi olan malikane müze olarak gezilebiliyor. Çiçeklerle bezeli ve kelebeklere ev sahipliği yapan muhteşem bahçeleriyle oldukça popüler bir düğün mekanı aynı zamanda. Adanın batı tarafında daha çok sörfçülerin tercih ettiği Rincon Sahilleri var. Adanın kuzeyindeyse Camuy Mağaraları ile Arecibo teleskobu ziyaret edilebilir. Camuy Mağaraları’nın dünyanın en büyük yeraltı mağara ve nehir sistemlerinden bir tanesi imiş. Arecibo teleskopu 3 tepenin arasında kurulu. Kullanıma girdiği 1963 yılından 2016 yılına kadar dünyanın en büyük tek kanallı teleskobu olma unvanını elinde bulunduran teleskop 2016 yılında bunu Çin’deki FAST teleskobuna kaptırmış.
İlgi duyanlar için Bacardi Rom fabrikası gezilecek yerler arasında sayılabilir. Fabrika içinde fotoğraf çekmek yasak ancak dışında çekilebiliyormuş. Rehber eşliğinde tanıtım turu yapılıyor. Farklı Bacardi Rom’larından tadabileceğiniz bölümü gezdikten sonra fabrika satış mağazasından alışveriş yapma imkanı var.
Şehirde özellikle hafta sonları gece hayatı oldukça renkli. Porto Rikolular gerçekten eğlenmeyi seven ve mutlu insanlar…
Adanın tek yağmur ormanı olan El Yunque San Juan’dan sadece 40 dakika uzaklıktaki Loquillo Dağları’nda yer alıyor. Burası Karayipler’in görece bakir doğasıyla karşılaşabileceğiniz bir alan. Yürüş yapabileceğiniz, hatta gizli şelalelerde yüzebileceğiniz, büyüleyici bir doğaya sahip. Ormanda 200 farklı ağaç türü yer alıyor, bunun dışında kurbağalar, kelebekler ve kuşlar gibi daha zararsız orman sakinleri de var. Biz orman yürüyüşü sonrasında Las Tinajas Şelalesi ve onun döküldüğü gölete ulaştık. Sonrasında 15 dakika daha dağdan yukarı tırmanarak on üç ve yedi metrelik iki kaya atlayışı yaptık.
Ana adanın doğusunda bulunan ve bir bariyer adası olan Vieques vahşi atların, eşsiz biyolüminesans deneyiminin ve birbirinden güzel plajların bulunduğu cennetten bir köşe. Adaya uçak ve feribotla ulaşmak mümkün. Ceiba feribot terminalinden kalkan feribotlar 30 dakikada adaya ulaşılıyor.
Ada at nüfusunun 1000’den fazla olduğu tahmin ediliyor. Ziyaretçilerin aklına gelen ilk soru atların vahşi olup olmadığı. Yerel halk atların çoğu için “serbest dolaşan” demeyi tercih ediyor. Çünkü onları topraklarında tutmuyorlar ama ihtiyaç duyduklarında da nerede bulacaklarını biliyorlar. Ama Vieques’in yaklaşık %55’inin “Ulusal Yaban Hayatı Sığınağı” statüsünde olup doğal olarak korunduğunu ve ormanların derinliklerinde yaşayan vahşi atların da bulunduğunu ekliyorlar.
Atların cinsi Paso Fino, ‘zarif adım’ anlamına geliyor. 16.yüzyılda adaya ayak basan İspanyol kaşiflerin teknelerinde getirdikleri Kuzey Afrika Berberi, İspanyol Jennet ve Endülüs atlarının bir karışımı olan bu tür hem dayanıklılıkları hem de rahat sürüşleri nedeniyle tarlalarda kullanılmak üzere yetiştirilmiş. Hızlı adımlı ve kesintisiz ritimli ama çok az ileri hareket sağlayan sarsıntısız ve dengeli bir yürüyüş tarzına sahip olan bu atlar binicilikte rahvan yürüyüş olarak tabir edilen atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan koşu şekline doğal olarak sahipler. Yeni doğmuş taylar bile doğumdan itibaren bu yürüyüşü sergilermiş. Bu atlar o kadar binicilerini sarsmadan yürüyebiliyorlarmış ki geçmişte Vieques’te biniciler şapkalarının üzerine bir bardak suyu yerleştirip hiç dökmeden atlarını sürdükleri gösteriler yaparlarmış. Adada bu atlarla gezi turları da yapılıyor.
Vieques adası 1941 yılından 2003 yılına kadar ABD donanmasının mühimmat deposu ve bombalama sahası olarak kullanılmış. Yıllarca yerel halk, kendi arka bahçelerinde savaş oyunları ve askeri tatbikatlar yapan deniz uçakları ve savaş gemileriyle yaşamış. Adalıların bu konuya tepkileri zamanla artmış ve 1999 yılında hedef dışı bir bomba denemesinin neden olduğu ölümlü kazayla doruk noktasına ulaşmış. ABD Donanması adayı 2003 yılında terk etmiş. Donanma ayrıldığından beri adalılar geçimlerini turizmle sağlıyor ve adanın atları da bu cazibenin bir parçası.
Dünyanın en yoğun derecede biyolüminesans özellikli organizmalarına ev sahipliği yapan Mosquito Körfezi bu adada bulunuyor. Sular yükseldiği zaman okyanustan gelen planktonlar sular çekildiğinde lagünde kalıyorlar. Geceleri kanolarla gölde dolaşılıyor ve bu özel lagünde sudaki hareketlenmelere ışıldayarak karşılık veren mikroorganizmalar gezginleri masalsı bir deneyiminin içine çekiyor. Karanlıkta peri tozu serpilmiş gibi parlayan suya gökyüzündeki yıldızlar eşlik ederek siz büyülü bir masalın parçası yapıyorlar adeta. Elinizi suya daldırıp ileri geri yavaşça hareket ettiriyorsunuz. Bu hareket biyolüminesansı tetikliyor. Elinizin her hareketinde sanki suyun içinde minik ateş böcekleri uçuşuyor. Gecenin karanlık olması mikroorganizmaları görebilmeniz için önemli olduğundan, gideceğiniz zamanı ayın durumuna göre ayarlamanızda ve dolunaydan kaçınmanızda yarar var. Kanonun içinin ıslanacağını ön görerek giyinmek lazım.
Isabel II ve Esperanza bölgeleri adanın merkezi diyebileceğimiz 2 lokasyonu. Esperanza, restoranlara ve turlara ev sahipliği yapması nedeniyle daha turistik olan merkezi de denilebilir. İlginç bir plaj olan Black Beach (Playa Negra) yüzmek için değil, daha çok trekking ve fotoğraf çekme amaçlı olarak öneriliyor. Red Beach (Caracas Beach), Green Beach and Playa Grande, Balneario Sun Bay adanın en popüler kumsalları.
Biz San Juan’da konaklamamızı eski şehir bölgesindeki CasaBlanca Oteli’nde yaptık. Vieques Adası’ndaysa Blue Horizon Butik Oteli’nde kaldık.
YEME İÇME ÖNERİLERİ
Santisimo: Karayip mutfağına ait küçük atıştırmalıkları ve deniz ürünleriyle gezimizin gözde restoranı oldu. Fiyatları oldukça hesaplı.
Polo Norte: Eski şehir bölgesinin en popüler barı. Kokteyl kültürünün çok gelişmiş olduğu adada mutlaka uğranması gereken bir mekân.
Anita: Dondurma sevenler için mutlaka uğranması gereken bir adres.
Consular: Alışılmış lezzetlerin Porto Riko dokunuşlarıyla buluştuğu bir restoran.
Bananas: Vieques Adası’nın en popüler atıştırmalık mekânı. Lezzetler biraz sıradan öğle yemeği için tercih edilebilir.
El Quenepo: Deniz ürünleri ağırlıklı menü gerçekten muhteşem. Mutlaka denenmeli. Rezervasyon şart.
- Arecibo teleskobu
- Bacardi
- Bananas
- Blue Horizon Butik Oteli
- Camuy Mağaraları
- Caribe Hilton
- Carmelo Anthony
- CasaBlanca Oteli
- Castillo San Cristóbal
- Castillo San Felipe del Morro
- Castillo Serralles
- Condado
- Consular
- Culebra Adası
- El Cañuelo
- El Morro
- El Quenepo
- El Yunque
- Escambron Plajları
- Fajardo
- Fortín San Juan de la Cruz
- Karayipler
- La Concha Beach
- La Perla
- Las Tinajas
- Loquillo Dağları
- Mona Adası
- Mosquito Körfezi
- Old San Juan
- Paso Fino
- Playita del Condado
- Polo Norte
- Ponce
- Porto Riko
- San Cristóbal
- San Juan
- Santisimo
- Taino Yerlileri
- The Monster
- Toro Verde
- Viejo San Juan
- Vieques Adası