Goncagül Haklar, Haziran 2018
Ege ve Akdeniz’in birbirine karıştığı noktada yer alan güneş adası Rodos, muhteşem sahilleri, Ege lezzetleri, rengarenk sokakları ve Ortaçağ atmosferi ile gezginleri büyülü bir dünyaya davet ediyor. Tapınak şövalyeleri tarafından Güneş Tanrısı Helios’un topraklarında kurulmuş olan Rodos, Ege Denizi’nde yeralan ve ‘Dodecanese’ denilen 12 adaların hem en büyüğü hemde yönetim merkezi. Gezginleri Ortaçağa götürecek olan kalesi ve görkemli surları ise UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Bolca yüzmek, güneşlenmek, sakin ve huzurlu koylar keşfetmek, huzurdan sıkılınca kalabalığın içine karışmak isteyenler için ada pek çok farklı alternatif sunuyor.
Tanrılar Tanrısı Zeus Titanları yener ve dünyayı Olimpos’lu Tanrılar arasında paylaştırmak ister. Güneş Tanrısı Helios bu paylaşımı kaçırır ve payını alamaz. Zeus’un yeniden paylaşım yapma teklifini reddeder ve gün doğarken ortaya çıkan ilk yerin kendisine verilmesini ister. Ertesi gün şafak söktüğünde, Helios turkuaz sular içerisinden çıkan yemyeşil Rodos adasını görür ve adanın güzelliğiyle baştan çıkıp tüm ışığıyla burayı yıkar. Bu mitolojik efsaneye göre Rodos bundan sonra güneş adası olarak anılır. Bir başka efsaneye göre ise Güneş Tanrısı Helios, Denizler Tanrısı Poseidon’un güzeller güzeli kızı Rhodos’a aşık olur ve onunla evlenir. Ancak, Helios Rhodos’u o kadar çok sever ve o kadar çok kıskanır ki onu bir adaya çevirir. Adanın sarışın ve deniz gözlü bir kız olarak tarif edilmesi de bu efsaneye dayanır. Adada, Helios ve Rodos perisinin 7 erkek çocuğu olur, Helidae, Ochimus, Cercaphus, Macareus, Actis, Tenages, Triopas ve Candalus. Rodos kralı olan Cercaphus’un Kalimnos, Lindos ve Ialysos adında üç erkek çocuğu olur, daha sonra onlar adayı miras olarak alır ve üç parçaya ayırırlar ve böylece her bir şehire kendi adlarını verirler.
Antik dünyanın yedi harikasindan biri olan ve Güneş Tanrısını sembolize eden 33 metre yüksekliğindeki ‘Colossos’ heykeli’nin ayakları denildiğine göre Rodos Limanında karşılıklı iki yakaya basmaktaymış. Limanın genişliği 400 metre olduğuna göre bunun ne kadar mümkün olabileceği tartışmalı. Heykel New York’taki Özgürlük Heykeli ile de benzerlikler içeriyormuş. Heykelin yapım öyküsüne gelince, İsa’dan önce 4.yy’da Büyük İskender’in halefleri arasında çıkan Diadochi savaşları sırasında Rodos, Demetrius Poliorcetes tarafından fethedilmiş. Kuşatmanın birinci senesinden sonra Ptolemi 1.Soter tarafından yollanan kurtarma gücü sayesinde kuşatma kaldırılmış. Zaferlerini kutlamak icin, Rodoslular kuşatmacılardan kalan silahları satmışlar ve bu parayla Helios adına büyük bir heykel inşa ettirmişler. Romalı doğa filozofu Pliny the Elder’e göre, ‘Colossos’ adı verilen bu bronz heykel Lindos’lu heykeltraş Chares tarafından tasarlanmış, inşası 12 sene sürmüş ve MÖ 282’de tamamlanmış. Elli altı yıl sonra, Rodos’u büyük bir deprem vurmuş, heykelin dizleri kırılmış ve ‘Colossos’ yıkılmış. Aslında, 3. Euergertes Ptolemi masrafları üstlenerek yeniden yapmayı teklif etmiş ancak Delphi’deki bir kahinin sözlerine göre Helios’u gücendirdiklerine inanan Rodoslular korkmuş ve bunu kabul etmemiş. Enkaz 900 yıl olduğu yerde kalmış ve MS 654’te Suriyeli bir prens Rodos’u ele geçirince ‘Colossos’un parçalarını ülkesine götürmüş. Heykelin burada eritildiğine inanılıyor. Rodos Heykelinin dev ayaklarının bastığı düşünülen noktada bugün ‘Elafos’ ve ‘Elafina’ adlı 2 geyik heykeli yeralıyor.
Roma ve Bizans medeniyetlerine evsahipliği yapan Rodos, 1306 yılında Tapınak Şövalyeleri’nin yönetimine geçmiş. Daha sonra Kanuni Sultan Süleymen tarafından fethedilen ada, 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde kalmış. Rodos 1912 yılında İtalyan egemenliğine geçmiş. Avrupa’da savaş bittikten sonra 8 Mayıs 1945’de Almanlar İtalyanlardan elde ettikleri adaları Yunanistan’a terketmişler. Resmen Yunanistan’a katılması ise 31 Mart 1947’de. Dolayısıyla 1923’te yapılan mübadeleden Rodos’ta yaşayan Müslümanlar etkilenmemiş ve Türkiye’ye taşınmamışlar. Adada hala yaşayan Türk nüfus olması da bu duruma bağlı.
Eski şehir bölgesi 4 km’yi bulan surlar ile çevrili bir Ortaçağ şehri. Bu surlarda 11 giriş kapısı mevcut, en bilinenleri arasında Aziz Yuhanna Kapısı, Deniz Kapısı ve Eleftheria (Özgürlük) Kapısı yeralıyor. Aziz Yuhanna kapısı aynı zamanda Bung Mahallesine açılan kapı olarak da biliniyor ve en güzel sur manzaraları buradan izleniyor. Bung Mahallesi Türklerin ve Yunanların birlikte yaşadığı, daracık labirent gibi sokakların ördüğü, Osmanlı izlerini taşıyan yapılar ile bezeli etnik ve hareketli bir bölge. Deniz kapısı, Mandraki Limanından eski şehire girilen tarihi 2 kule arasında bulunuyor. Özgürlük Kapısı ise MÖ 3.yy.dan kalma Venüs Tapınağınında bulunduğu Simi meydanının girişinde.
Rodos adasında gündoğumları tam bir görsel şölen. Hem surlardan hem de ‘Colossus’un bulunduğu koydaki Saint Nicholas kalesinden mutlaka gün doğumunu seyretmelisiniz. Bu yol üzerindeki 3 yeldeğirmeni ise bu görselliğe ayrı bir tad katıyor.
Eski şehrin merkezi Rodos’un en ünlü yapıları olan Büyük Üstatlar Sarayı ve Şövalyeler sokağının da bulunduğu Kollakhium.
Ada İtalyan hakimiyetinde kaldığı için çeşmeli meydan kültürü var. Hipokrat Meydanı ve ortasındaki çeşme bunun en iyi kanıtı. Hipokrat Meydanına açılan sokakların en ünlüsü Sokrates Caddesi. Buradan yukarı doğru çıkarken ihtişamlı bir saat kulesi gezginleri selamlıyor.
Rodos’un daracık sokakları sürprizleriyle gezginleri şaşırtmak için hınzırca hazırlanmış sanki. Kimi zaman pespembe bir begonvil karşılıyor sizi, kimi zaman birbirinden etkileyici kapılar. Bir meydanı kaplayacak kadar kocaman bir ağacın gölgesinde serinliyorsunuz bazen, ya da güneş ile yıkanan rengarenk bir ev ile neşeleniyorsunuz. Rodos sokaklarını süsleyen Khoklakia Mozaikleri ise büyüleyici. Oniki adaya özgü bu mozaiklerin en güzel örnekleri Rodos’ta. Yer yer soyut, yer yer ise figüratif olan bu siyah-beyaz halıya bakmaya doyamıyorsunuz.
Rodos’a Marmaris, Datça ve Fethiye’den feribotla ulaşabiliyorsunuz. Mandraki Limanından kalkan otobüs ve teknelerle ada içinde ulaşım mümkün. Eski şehir içine araç girmiyor. Araba kiralarsanız mutlaka belirlenmiş otoparklara parketmelisiniz. Türkiye’den çıkış yaparken biletinizi onaylatmanız ve pasaport kontrolünden geçmeniz gerekiyor. Rodos’ta yine pasaport kontrolünden geçerek giriyorsunuz. Benzer şekilde Rodos’tan ayrılırken önce otoparktaki kulübede bileti onaylatmanız, sonra da giden yolcu kapısından geçerek pasaport kontrolü yaptırmanız gerekiyor. Giden yolcu kapısının çok tozlu ve örümcek ağları ile kaplı olması sizi yanıltıp yüzyıllardır kullanılmadığı düşüncesine sevketmesin, tam belirtilen zamanda yolcu girişine açılıyor.
Eski şehir bölgesinin önemli yapıları:
Büyük Üstatlar Sarayı: Şehri yöneten 19 büyük üstadın yaşadığı bu saray aynı zamanda bir saldırı anında halkın sığınması için de kullanılıyormuş. Şimdilerde müze olarak hizmet veren sarayda antik çağdan Ortaçağa kadar Rodos’ta hüküm sürmüş medeniyetlere ait eserler sergileniyor. Özellikle mozaik bölümü görülmeye değer. Helenistik eserlerin sergilendiği orta avlu, ünlü medusa mozaiğinin bulunduğu Medusa Salonu ve şövalyelerin giriş yaptığı Ana kapı mutlaka görülmeli.
Şövalyeler Sokağı (Odos Ippoton): Limandan şehire giriş yapılan kapı ile Büyük Üstatlar Sarayı arasında kalan ve iki tarafında hanların olduğu bu sokaktaki hanlar şövalyelerin evleriymiş. Soylu katolik aileleren seçilen delikanlılar şövalye olduklarında tapınağa bağlılıklarını iffet, itaat ve yoksulluk yemini ederek gösterirlermiş. Büyük üstatlık ise seçimle elde edilen ve bir ömür boyu süren bir makammış.
Arkeoloji Müzesi: Şövalyeler sokağının başında bulunan müzede mermer Rodos Afroditi (MÖ 1yy) ve Güneş Tanrısı Helios’un başı (MÖ 2yy) bulunuyor.
Süleyman Cami: Kanunu Sultan Süleyman’ın adayı fethi şerefine 1523 yılında yapılmış olan bu pembe renkli cami Hipokrat meydanından inen Sokrates sokağının sonunda.
Hafız Ahmet Kütüphanesi: Caminin hemen karşısında bulunan bir tarihi yapı.
Türk Hamamı: Mustafa Paşa Hamamı, büyük hamam veya yeni hamam olarak da bilinen yapı 455 yıllık. Rodos Arkeoloji Müzesi tarafından restore edilmiş ancak ziyarete kapalı.
İbrahim Paşa Cami: Pargalı İbrahim Paşa adına 1531 tarihinde yapılmış. Hipokrat Meydanına yürüme mesafesinde bulanan yapı aynı zamanda adadaki müslümanların ibadet amacıyla kullandıkları cami.
Rodos Akvaryumu: ‘Elli Beach’ in sonunda konumlanmış olan akvaryumda sadece gayret var, içerik oldukça zayıf.
Bunun dışında Apollo Tapınağı, Antik Stadyum, Akropol, Modern Sanatlar Müzesi, El Sanatları Müzesi ve tavus kuşlarıyla ünlü Rodini Parkı gezilebilir.
Adada görülecek yerlere gelince:
Kelebekler Vadisi (Petaloudes): Binlerce narin kelebeğin özgürce uçuştuğu bu cennet vadi merkeze 30 dakika mesafede. Kelebeklerin cinsi ‘Jersey Kaplan Pervaneleri’imiş. Yemyeşil ağaçlar, tahta köprüler ve dereler de ortamın güzelliğine katkıda bulunuyor. Vadi dik ve merdivenler ile tırmanmak zor. Bu neden vadiye giriş yapmadan arka tarafındaki büyük boşluğa gidip, buradan 15 dakikada bir kalkan trenler ile vadinin üst noktasına çıkıp sonra merdivenlerden aşağıya inmek daha keyifli. Ağustos ayında özellikle kelebek sayısı açısından oldukça zengin oluyormuş.
Yeşil Pınar (Seven Springs): Epta Piges bölgesindeki bu su kaynakları piknik yapmak isteyenler için alternatif olabilir.
Adadaki plajlara gelince:
Elli Beach: Eski şehire yürüme mesafesinde olan bu plaj oldukça uzun ve çakıllı bir kıyıya sahip. Pek çok tesis var. Benim favorim ‘Baia’ oldu, şezlongları çok konforlu ve cafe’si çok keyifliydi. Denizin ortasına kurulmuş bir de trampleni var. Girişi iki kişi için 10 €.
Tsampika: Merkeze uzaklığı 26 km olan tertemiz ve uzun bir kumsal. Şehir merkezinden 9:00 ve 11:00 de kalkan otobüslerle ulaşabiliyor. Dönüş otobüsü 16:20. Plajin uç tarafında nudistler varmış.
Kalithea: Rodos merkezden güneye, Lindos’a inerken karşılaşılacak ilk plaj. Merkeze uzaklığı 8 km. Aynı zamanda burası bir kaplıca tesisi. Plaj taşlık ve kayalık. Derin deniz sevenler için uygun. Bu koy, hem deniz çeşitliliği bakımından hem de doğal yapılarından dolayı eşsiz. Denize kayalıklardan yahut küçük merdivenlerden giriyorsunuz ve eğer dikkatli olmazsanız her an bir kayalığa ayağınızı çarpabilirsiniz.
Faliraki: Burası bir tatil beldesi ve merkeze 12 km uzaklıkta. Büyük otellerin olduğu bir bölge. Şnorkel kullanıcıları için ideal çünkü gezilecek mağaralar var. Tekne ile de gidilebilir.
Lindos: Tepede konumlanmış minik beyaz evleri, begonvillerle süslenmiş sokakları ve tarihi Lindos Akropolisi ile gezginlerin favorisi. Hem ön tarafındaki koy hem de arka tarafındaki Agios Pavlos (St. Paul) koyu muhteşem. Kumu incecik, denizi pırıl pırıl. Doğal bir havuz olan St. Paul koyu hristiyanlığı yaymak için adaya gelen havarinin adaya ilk çıktığı noktaymış. Koyda bu havariye adanmış minik bir şapel de var. Denizden fırsat bulup akropolisi mutlaka gezmek lazım çünkü akropolisten koyların manzarası muhteşem. Koyların kenarına kadar araçla inmek mümkün, otopark var. Plajda şezlong kirası 2 kişi icin 10€, ama kumlara havlunuzu sererek tesislerden ücretsiz faydalanabiliyorsunuz.
Antony Quinn Koyu: Aktörün ‘The Guns of Navorone’ filminin çekimi için geldiği adada yüzmeyi en çok sevdiği yer. Lindos’a gelmeden hemen önceki bu koyun merkeze mesafesi 25 dakika. Yakınlarında çok güzel başka koylar da var. Bu şahane koya gitmek biraz zorlu. Tabelaları çok küçük ve Yunanlılar buraya Anthony Quinn demeyi pek istemiyorlar. Kıyıdan denize girebiliyorsunuz ve ileride denizin içinde görünmeyen kayalıklar var bunların üzerinde oturabilir dinlenebilirsiniz. Denizi çok temiz ve büyüleyici bir koy. Özellikle İtalyan turistler çok rağbet ediyor ve çok kalabalık oluyormuş.
Ladiko Beach: Ladiko daha küçük bir koy ve kumsalı var. Suyu temiz, berrak ve sığ. Hem Ladiko, hem Antony Quinn koyunun merkeze uzaklığı yaklaşık 20 km.
Agathi: Adanın güney ucuna yakın.
Afandou: Merkeze 19 km uzaklıkltaki bu koy da pırıl pırıl bir suya ve uzun bir kumsala sahip. Deniz sporları yapılabiliyor. Aynı ad ile anılan kasabaya yakın.
Diğer gezilecek yerler:
Filerimos: Akropolisi ile ünlü olan Filerimos Rodos’un 3 antik kentinden Lalisos’a bağlı. Gün batımları efsane.
Kameiros: Üç antik kentten en küçük olanı. Dor’lar tarafından MÖ 6.yy’da inşa edilmiş olan kent Athena Polios Tapınağı ile ünlü.
Konaklama ve yeme-içme önerilerime gelince
Sofia Pansiyon: Eski şehir merkezindeki bulunan ve Madam Sofia ile eşi tarafından işletilen bu pansiyonun 8 odası var. Pansiyon dediğime aldanmayın, klimasından hijyenine kadar herşey dört dörtlük. Hele Madam Sofia’nın kendi elleriyle hazırladığı ve çardağın altında yaptığımız kahvaltıları muhteşemdi. Örneğin yoğurdu şehir dışında özel bir mandradan alıyormuş ve yemeye doyamıyorsunuz. Son sabah dost canlısı minik bir serçe de masamıza konuk olmuştu. Madam Sofia araba kiralama konusunda da yardımcı oluyor. Dönüş günümüzde bizi bavullarla yürütmeyip, limana kadar arabasıyla bile bıraktı, karı-koca çok sevimli ve içtenler (Aristofanous 27, Rodos).
Ta Kardasia: Eski şehir bölgesindeki bu minik restaurant’ın eski objeler ve danteller ile süslü dekorasyonu çok sevimli. Yemekleri çok lezzetli. Sokak üzerinde oturabileceğiniz gibi, teras alternatifi de var. Garsonlar çok ilgili. Fiyatlar tüm Yunan adalarında olduğu gibi çok hesaplı.
Dafni: Yine eski şehir bölgesinde bulunan ve Marmaris-Rodos arası feribot seferi yapan kaptanlardan birine ait olan tipik bir Yunan tavernası. Yunan müzikleri eşliğinde keyifli bir yemek tercihiniz ise, burası ideal bir alternatif.
To Steno: Yeni şehir bölgesindeki bu restaurant tam “herhalde kaybolduk” dediğinizde karşınıza çıkıyor. Bir anne ile 2 oğlunun evlerininin avlusunda işlettikleri, hem yemekleri yapıp hem de servis ettikleri bu mekan genelde yerellerin tercih ettiği bir yer. Gezimizin favorisiydi, özellikle sarmalar!
- Afandou
- Agathi
- Agios Pavlos (St. Paul) koyu
- Antony Quinn Koyu
- Aziz Yuhanna Kapısı
- Büyük Üstatlar Sarayı
- Colossos’ heykeli
- Dafni
- Deniz Kapısı
- Elafina
- Elafos
- Eleftheria (Özgürlük) Kapısı
- Elli Beach
- Faliraki
- Filerimos
- Hipokrat Meydanı
- İbrahim Paşa Cami
- Kalithea
- Kameiros
- Kelebekler Vadisi
- Khoklakia Mozaikleri
- Kollakhium
- Ladiko Beach
- Lindos
- Mandraki Limanı
- Odos Ippoton
- Rodos
- Rodos Akvaryumu
- Simi meydanı
- Sofia Pansiyon
- Şövalyeler sokağı
- Ta Kardasia
- To Steno
- Tsampika
- Venüs Tapınağı
- Yeşil Pınar (Seven Springs)