Goncagül Haklar, Şubat 2018
Çinhindi Yarımadası’nın doğusunda yeralan Vietnam uçsuz bucaksız pirinç tarları, sakin romantik gölleri, doğulu mabedleri ile rüya manzaralara evsahipliği yapıyor. Şehirleri ise alabildiğine canlı ve hayat her yönüyle sokaklarda yaşanıyor.
İstanbul ile Hanoi arasında THY’nın karşılıklı seferleri var ve yolculuk 9 saat 40 dakika sürüyor. Biz dönüşü Ho Chi Minh’den yaptık. Buradan kalkan uçak Hanoi’ye uğrayıp yolcu bırakıyor ve 1.5 saat siz uçaktayken içeride temizlik yapılıyor, dolayısıyla İstanbul’a varış 15 saat sürüyor.
Hanoi’ye 2:55 de kalkan uçak ile hareket ettik ve yerel saat ile 16:10’da Hanoi’de olduk. Konaklamamız Sheraton Hotel Hanoi’deydi. Gezi detaylarına geçmeden önce yeşil pasaportu olmayan gezginlerin mutlaka önceden vize alması gerektiğini hatırlayım. Kapıdan vize alınmıyor, aman bu hataya düşmeyin!
2.GÜN=HALONG BAY
Kahvaltı sonrası, Vietnam’ın en çarpıcı doğal güzelliklerinden biri olan Halong Körfezi‘ne hareket ettik. Halong kelime anlamı olarak aşağıya doğru inen ejderha demek ve kayaların su yüzeyindeki görüntüleri de bu tanımlamayı doğruluyor. Hanoi’ye yaklaşık 4 saat uzaklıktaki Halong körfezi, UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor. Bu arada aslında Hanoi ile Halong Bay arası mesafe 150 km civarında, neden 4 saat sürüyor derseniz, bunun nedeni Vietnam’ın muhteşem trafiği ve sürücülerin becerisi! Yol boyunca görsel uçsuz bucaksız pirinç tarlaları.
Güney Çin denizinde bulunan Halong körfezinde turkuaz renkli koyda yükselen 1960 kireçtaşı adası (rakam kesindir, sömürge zamanı Fransızlar tek tek saymış!) etkileyici bir görsel oluşturuyor. Bu adalar 400 milyon yıl önce tektonik hareketler sonucu kireçtaşı dağlarının su yüzüne çıkması ile oluşmuş. Körfezin uzunluğu 140 km ve Moğollardan Amerika’lılara kadar hiç kimse bu sularda Vietnam’lıların bileğinı bükememiş. Bir hayalet kıvraklığı ile kayaların arasında dolaşıyorlar.
Buranın keyfi düz altlı tekneler olan Vietnam sampanları ile koyda gezerek çıkıyor. Büyük kaya oluşumları ve şirin balıkçı kasabaları arasında seyrederek körfezin tadını çıkardık. Ziyaret ettiğimiz 200 nüfuslu balıkçı köyü çok etkileyiciydi. Evleri, kümesleri, okulları, hatta müzeleri bile yüzer evlerin üzerinde olan bu insanlar şaşırtıcı bir beceri ile tekneleri kullanıyorlar; öyle ki elinde örgüsünü örerken ayakları ile küreklerini çeken bir kadın bile gördük.
Konaklama ve akşam yemeği teknemizdeydi.
3.GÜN=HALONG BAY-HANOI
Gündoğumu fotoğrafı çekme telaşıyla güne başlayıp soluğu güvertede aldım. Oysa doğa bana muhteşem bir sürpriz hazırlamış, tüm koyu sis basmıştı ve bu sis körfeze ayrı bir gizem katmıştı. Mağara gezerek körfez keşfimizi tamamladık.
Halong körfezinde istridye ve inci üretiliyor. İnci üretimi için istridyenin kabuğunu açıp içine minik bir boncuk yerleştiriyorlar ve reaksiyonu katalizlemesi icin bir enzim ekliyorlar. Sonra denizde bekletiliyor. Sürenin sonunda inciyi çıkarıp takı haline getiriyorlar. Bu tesislerde satış da yapılıyor.
Öğlen saatlerinde Hanoi’ye döndük. Yaklaşık bir saatlik bir ‘cyclo ride’ turu ile Hanoi’nin büyüleyici eski mahallelerini keşfe çıktık. 1901 yılında yapılan Hotel Metropole Hanoi ile Paris’tekinin bir replikası olan Notre Dame Katedrali şehire ayrı bir ihtişam katıyor.
Tüm Vietnam genelinde hayat sokakta yaşanıyor. Evlerinde yemek pişirmezlermiş. Ufak tefek yemek arabaları ve portatif mutfaklarda yemek pişirenlere sıklıkla rastlanıyor. Müşteriler de plastik taburelere oturup sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar tüm öğünlerini buralarda yiyorlar. Sadece bu kadarla da kalmıyor. Berber sokakta saç kesiyor, sokakta saç boyuyor, kasap sokakta et satıyor… İnanılmaz bir sokak dinamiği var, hafif kaotik ama herşey hayatın içinde.
Vietnam’ın başkenti olan Hanoi “Doğunun Paris’i” olarak ünlenmiş ve Asya’nın en büyüleyici şehirlerinden biri olarak tanımlanıyor. Kültür ve tarih açısından çok zengin olan bu şehir hem Fransız hem de Çin kültürünün etkilerini harmanlamış.
Vietnam, 100 milyon nüfusunu, Türkiye’nin yarısından daha küçük bir alana sığdırmış bir ülke. Başkent Hanoi’de yaklaşık 8 milyon insan yaşıyor. Hanoi ile ilgili mutlaka dikkate alınması gereken detay ise şehirde kural kitap tanımadan vızır vızır dolaşan ve ciddi bir tehdit unsuru olan 6 milyon motosikletlinin olduğu. Ana caddede karşıdan karşıya geçmek dakikalarca sürebiliyor. Mümkün olduğunca sabit hızla karşıya geçmeye devam etmek öneriliyor, yolda ani duruşlar kaza olasılığını arttırıyormuş (bu öneri yüreğime su serpti!).
Vietnam’da 54 farklı azınlık birarada yaşıyor. Hepsinin ayrı bir dili bulunuyor. En büyük grup %86’lık oran ile Viet’ler. Etnoğrafya müzesi gezisi bu açıdan oldukça bilgilendirici oluyor. Okuma yazma oranı % 98’in üzerindeymiş ve halkın gelir düzeyi de oldukça yüksekmiş, öyle ki nereye para harcayacaklarını bilemiyorlarmış.
Vietnam ile Amerika arasındaki savaşın kahramanı ve Sosyalist Vietnam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ho Chi Minh’in mozolesi de bu şehirde. Ho Chi Minh 1890 yılında doğmuş. Asıl adı bu değil ve kullandığı bu ad aydınlanma anlamına geliyor. Ho Chi Minh de Atatürk’ümüzü örnek alan bir lider. “Bizde Atatürk gibi yurdumuzu işgalcilerden kurtaracağız” dermiş. Mozolesinin bir yanında ‘Vietnam Cumhuriyeti her zaman yaşasın’, diğer tarafında ise ‘Ho Chi Minh bizim için her zaman yaşayacak’ yazıyor. Mozolenin etrafı karelere bölünmüş ve içlerine çimen ekilmiş, bu pirinç tarlalarını simgeliyormuş. Mozolenin önünde, hemen her şehirde görmeye alışkın olduğumuz asker değişim törenini de izlemek mümkün. Ülke tek partili bir sosyalist cumhuriyet olarak adlandırılıyor. Ancak, ülke politik olarak komünist olmakla birlikte ekonomi tamamen kapitalist. Starbucks’tan, Dior’a kadar bilinen markaların hemen hepsini görmek mümkün (günümüz dünyasında komünizmin bile çivisi çıkmış durumda yani).
Ho Chi Minh’den bahsetmişken birazda savaşla ilgili bilgi vereyim. Öncelikle burada Amerikan filmlerinin aksine savaşın adı ‘Amerikan Savaşı’. Çünkü kendilerinin savaşı olmadığını, Amerika’nın kilometrelerce uzağa gelerek onların ülkesinde Kuzey ve Güney’i birbiri ile savaştırdığını söylüyorlar (“Şasırdık mı? Hayır”). Vietnam uzun yıllar Fransız egemenliğinde yaşamış. 1946 yılında Fransa Laos, Kamboçya ve Vietnam’dan oluşan Hindiçin bölgesini kurmuş. Yaklaşık 8 yıl süren bağımsızlık savaşından sonra 1954 yılında Ho Chi Minh’in çabalarıyla Fransa bu bölgeden çıkmış, ancak Vietnam Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmüş. Kuzey’in komünizm, Güney’in ise kapitalizmin etkisinde olduğunu belirtmek lazım. Kısa zaman sonra bölgeye Amerika gelmiş ve kuzeydeki komünizmi yıkmayı kendine görev edinmiş. Yaklaşık 20 yıl süren bu savaşta 5 milyona yakın insan ölmüş. Savaşın sonuçlarını, savaş sırasında ve sonrasında yaşananları ise Saigon’daki Savaş Müzesi’nde detaylarıyla birlikte incelemek lazım.
Fransızlar sömürge döneminde mimari olarak şehire pek çok güzellik katmışlar. Bu görselliği daha da arttıran ise su kaynaklarını yönlendirerek oluşturdukları göller. Şehrin en büyük gölü olan Ho Tay (Batı Gölü) şehrin havasını tamamen değiştiriyor. Gölün etrafı ise park olarak düzenlenmiş. Gölün tam ortasında ise Trân Quôc Tapınağı bulunuyor ve buraya köprüden geçerek girebiliyorsunuz. İçerisinde 6. yy.da yapılan şehrin en eski pagoda’sı da mevcut. Ayrıca, bahçesinde Buda’nın altında oturup aydınlandığı ağaç var. Body Gaya adlı bu ağaç ne yazık ki kesilmiş ama Hint’liler onun yerine bir Bodhi ağacı hediye etmişler.
Buradaki café’lerde Vietnam kahvesi içmek mümkün ama oldukça sert aromalı olduğu söyleniyor. Eğer Starbucks usulü kahve içmek isterseniz Fransız döneminden kalma Opera binasının hemen yanındaki Highlands Cafe’yi deneyebilirsiniz. Burası savaştan sonra Amerika’ya yerleşen bir Güney Vietnamlı tarafından kurulmuş bir kahve zinciri.
Vietnam’daki gündelik hayatın ve popüler efsanelerin sahnelendiği su kuklası gösterisi sıkça öneriliyor. İtiraf etmeliyim ki, bana pek eğlenceli gelmedi. Belki minik gezginlerin hoşuna gidebilir.
4.GÜN=HANOI
Bugünümüzü Hanoi’yi keşfetmeye ayırdık. Hanoi şehrinde gezilecek başlıca yerler şöyle:
- Ho Chi Minh Müzesi
- Ho Chi Minh Sarayı
- Ho Chi Minh Mozalesi
- Temple of Literature
- One Miller Tapınağı
- Hoa La Hapishanesi
- Polis Müzesi
Biz önce Vietnam’ın tarihi 16. yüzyıla uzanan ilk üniversitesi olan Edebiyat Tapınağı’nı gezdik. Özellikle öğrenciler tarafından sıklıkla ziyaret edilen bu mekan gün içinde çok kalabalık olabiliyormuş. Bizim ziyaret ettiğimiz sabah da her yaştan pek çok ögrenci vardı, özellikle rengarek kıyafetli anaokulu öğrencileri pek şirindiler. Sonrasında ise Ho Chi Minh’in Mozolesini, tek sütunlu pagoda ve Kadınlar Müzesi‘ni ziyaret ettik.
Ho Chi Minh Müzesi
Eski Şehir merkezine 20 dakikalık yürüme mesafesindeki bu müzenin içi tamamen mermerden yapılmış ve girişte Ho Chi Minh’nin heykeli sizi karşılıyor. İçeride yazışmalar, silahlar, takılar, bombalar vb görebiliyorsunuz. Pazartesi ve Cuma hariç 08:00-11:30 ve 14:00-16:30 arası gezilebiliyor (40.000 vnd).
Ho Chi Minh Sarayı
Mozalenin hemen yanında yer alan büyük sarı renkteki bina Ho Chi Minh’in 1954-1969 yılları arasında 15 yılını geçirdiği anılarla dolu bir bölgede yer alıyor. En son yaşadığı yer ağaçtan yapılmış altı boş bir bina. Pazartesi ve Cuma hariç 08:00-11:30 arası gezilebiliyor (25.000 vnd).
Ho Chi Minh Mozalesi
Ho Chi Minh Mozalesinin yanında sarayı, arkasında ise müzesi bulunuyor. Mozalenin karşısında ise törenlerin yapıldığı alan ve Ba Dinh Meydanı yer alıyor. Mozalenin giriş kapısının her iki yanında beyaz renkteki üniformalarıyla nöbet tutan 2 adet asker var. Mozaleye şort, kısa etek, kolsuz/askılı tişort veya parmak arası terlik ile girilemiyor. Ayrıca, içeride gülmek, konuşmak, durmak yasak. Fotoğraf çekemiyor, telefon bulunduramıyorsunuz. Beyaz üniformaların sürekli takibi altında bir köşeden girip, hiç durmadan diğerinden çıkıyorsunuz. Ho Chi Minh’in bedeni yarı karanlık bir odada bulunan camdan lahitin içerisinde. Mozolesi her yıl Eylül-Aralık ayları arasında kapalı, çünkü mumya Rusya’ya gönderilerek bakıma alınıyormuş. Pazartesi ve Cuma hariç 08:00-10:30 arası gezilebilir (ücretsiz).
One Miller Pagoda (Tek Sütunlu Pagoda)
Ho Chi Minh Müzesinin hemen yanında bulunan bu ilginç yapı bir havuzun içinde yer alıyor ve üstüne inşaa edilen sütun 4-5 metre boyundaki tek kayadan oyularak şekil verilmiş. Sütunun üzerindeki pagodaya çıkmak için dik merdivenleri kullanmak gerekiyor. Pagoda küçük olduğu için ibadet etmek isteyenler merdivenleri çıkmak zorunda. Hergün 06:00-19:00 arası gezilebilir (ücretsiz).
Temple of Literature (Edebiyat Tapınağı)
Hanoi’deki en etkileyici yerlerden biri olan bu tapınak Vietnam’ın ilk üniversitesi. Bu Konfiçyus Tapınağındaki 5 bahçe 5 elementi simgeliyor: ateş, su, toprak, hava, metal. Konfiçyus öğretilerini 1070 yılında ortaya atmış. Tapınak hem bahçesi hem de kaplumbağa heykelleri ile ünlü. Kaplumbağa Budizm’de uzun ömürlü olmayı simgeliyor. Üniversite savaş sırasında yıkılmış ve yerine benzer yeni bir bina inşa edilmiş. Tapınağın ana kapısından içeri girdiğinizde sizi büyük bir havuz karşılıyor. Bu bilginin yansıtılması anlamına geliyor. Havuzu geçip diğer bir kapıdan içeri girdiğinizde ise büyük bir avlu ve tapınak karşınıza çıkıyor. Tapınağın içerinde çok büyük olmayan bir Buda heykeli ve Buda’ya hediye edilen yiyecekler mevcut. Tapınağın arkasına doğru dolaştığınızda ise bir başka avlu ve daha büyük bir tapınak beliriyor. Tapınağın iç avlusunun her iki tarafında bulunan kaplumbağaların sırtında yeralan kitabelerde 15.yüzyıl imparatorunun emriyle burada eğitim gören ve başarılı olanların isimleri mevcut. Vietnamlılar’ın Bilim ve Araştırma Merkezi diye adlandırdıkları mekan mezun olan öğrencilerinde fotoğraf çektirmeye geldikleri bir yer haline gelmiş. Daha büyük olan tapınak 2 katlı ve 2. katına çıkabiliyorsunuz. Tapınağın tamamı tahtadan inşa edilmiş. Tapınağın 5 kapısı var: güzel ahlak, başarıya giden adım, bilgi, öğretmene duyulan saygı ve yatakhaneler kapıları. Tapınağın yanında ise büyük bir park var. Hergün 08:00-17:00 arası gezilebiliyor (30.000 vnd).
Diğer gezilebilecek yerler ile ilgili kısa bilgiler paylaşayım:
Hoa La Hapishanesi
Fransız sömürgecileri tarafından Vietnamlı politik esirler için 1886-1901 arasında inşa edilmiş olan hapishanenin takma adı ‘Cehennem Deliği’. Amerika-Vietnam savaşı sırasında esir düşen Amerikalı pilotların tutulduğu ve işkence gördükleri yer olarak biliniyor. Vietnamlılar Amerikalı esirleri “Burada ölmek kolay ama yaşamak zor ve size yaşamanın ne kadar zor olduğunu göstereceğiz” diye karşılarlarmış. Amerikalı askerler buraya Hanoi Hilton derlermiş. 1987 yılında çekilen Hanoi Hilton filmi hapishanede geçen olayları konu alıyormuş.
Vietnam Kadınlar Müzesi
Vietnam’da hayat kadınların elinde dönüyor çünkü her işte onlar çalışıyor. Müzede hayatın her alanında varolan kadınların hayatlarından kesitler buluyorsunuz.
Ülkede genel olarak Budizm’e inanılıyor, ancak bunun Budizm, Taoizm ve Konfüçyanizm’in karışımdan oluşan bir din olduğunu söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak, şehirde birçok tapınak bulunuyor.
Vietnam’da el sanatları oldukça yaygın, devlet özellikle savaşta zarar gören ailelerin çocuklarına çeşitli el sanatlarını öğretmiş. Özel merkezlere gidip bu kişiler tarafından üretilen lake objeleri ve ipek sarma ile yapılan güzel tabloları satın alabiliyorsunuz.
Hanoi’nin hemen yakınında Vietnam’ın ilk başkenti olan Hoa Lu bulunuyor. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk ile ulaşılan Hoa Lu’da iki büyük imparatora adanmış tapınakları görme fırsatını bulabilirsiniz. Hoa Lu yemyeşil doğası ile gerçekten çok etkileyici. Görülebilecek diğer bir yerde Tam Coc. Burada pirinç tarlaları ve kireçtaşı kayalıkları arasında yol alıp hayatınızda gördüğünüz en güzel manzaralardan birine yolculuk yapabilirsiniz.
Öğleden sonra Siem Reap’e uçmak için Hanoi ‘Noi Bai’ havaalanına hareket ettik. Kamboçya’da geçirdiğimiz 3 günü ardından tekrar Vietnam’a, ama bu sefer Ho Chi Minh’e uçtuk.
7.GÜN= HO CHI MINH
Sabah Ho Chi Minh’e uçmak için Siem Reap havaalanına hareket ettik. Konaklamamız Grand Hotel – Saigon Ho Chi Minh otelindeydi.
Günün ilk kısmında uzun süren bağımsızlık mücadelesi sırasında Vietnam direniş savaşçıları tarafından inşa edilen inanılmaz bir yeraltı tünel ağı olan Cu Chi tünellerini ziyaret ettik. Saigon’a yaklaşık 1 saat mesafede olan bu tüneller 250 km’den fazla uzunluğa ve 3 kat yer altı derinliğine ulaşıyor ve hem Viet Kong’un Amerikalılar üzerindeki zaferinde büyük bir rol oynamış hemde Ho Chi Minh Şehrini çevreleyen geniş bir kırsal alanı kontrol etmelerini sağlamış. Burada adeta yer altında bir yaşam alanı oluşturulmuş. Yalnız yaşam alanı derken öyle büyük beklentileriniz olmasın, gerçekten bu insanlar yıllarca tünellerde yaşamış ve Amerika’lılara direnmişler. Amerikalılar bu tünellere gaz ve su basmış, çeşitli bombalar atmışlar. Ancak 3 katlı bu tünel sistemi çok gelişmiş olduğu için istedikleri sonucu alamamışlar. Tüneller 3 m, 6 m ve 12 m derinlikte ve şehire 55 km uzaklıkta. Mutfak, dikiş atölyeleri, ayakkabı atölyesi, Amerika’lıların attıkları bombaların yeniden silaha dönüştürüldüğü imalathaneler, komple techizatlı ameliyathaneler gibi şaşırtıcı detaylar da var. Tünellerin giriş noktaları oldukça dar. Havalandırma bacalarını ise Amerika’lıların çok ürktüğü kırmızı karınca yuvaları şeklinde yapmışlar. Gezi sonrası yöreye has çok lezzetli ve tatlı bir patates olan ‘manyoka’ ve yeşil çay ikramı tüm yorgunluğunuzu alıyor.
Savaş sırasında Amerika nehirlere ve ormanlara portakal gazı ve Napalm bombası atmış, yeni nesillerde bile birçok engelli insanın olmasının sebebinin bunlar olduğu söyleniyor. Turistler için tünellerin birkaç replikası genişletilerek bırakılmış. Bende bu tünellere indim ve bizzat denedim, gerçekten burda yıllarca nasıl yaşamışlar, inanılacak gibi değil! Bölge bubi tuzakları ile dolu, ayakkabılarını bile ters şekilde dizayn ederek Amerikan askerlerinin gidiş yönlerini yanlış anlamalarını sağlamışlar. Sadece tuzak kurmakla kalmamışlar, bu sivri çivilerle donattıkları tuzaklara kokmuş etler sürüp, birine bu çiviler battığında aynı zamanda enfekte olmasını da sağlamışlar. Öldürdükleri Amerikalı askerleri kıyafetlerini havalandırma boşluklarına koyarak bölgede köpeklerle arama yapan Amerika’lıları yanıltmışlar. Her şey bu kadar ince düşünülmüş yani…
Savaşı gerçekten anlamak istiyorsak Savaş Müzesi’ni mutlaka görmelisiniz. Müzede 1945’ten itibaren gerek Fransa, gerek Amerika savaşlarında neler yaşandığını kronolojik sıra ile detaylıca gösterilmiş. Savaşın başında Amerika’lılar da işin içinde olmasına karşın sonrasında kendi askerlerini çekip sadece Güney Vietnam’lı askerleri savaştırmışlar. Amerika bu savaşta 14 milyon ton bombayı Vietnam’ın üzerine bırakmış (2. Dünya savaşında Pasifik’e attıkları bombaların 28 katı). Müzede yaşanan şiddet ve bunun izleri tüm açıklığı ile gözler önüne seriliyor.
8.GÜN-HO CHI MINH-MEKONG DELTA
Önce Ho Chi Minh şehrinin kalabalık ve canlı sokaklarından iki saat uzaklıkta olan muhteşem Mekong Deltasını ziyaret ettik. Mekong nehri Tibet’te doğuyor, Çin, Birmanya, Laos, Tayland, Kamboçya ve Vietnam’ı besliyor. My Tho’da bindiğimiz motorlu tekne ile yoğun bir bitki örtüsü ile çevrili olan güzel nehir ve kanallar üzerinde seyrederek deltanın kalbine ulaştık. Burası hayatın nehrin etrafında geliştiği dünyanın çok özel bir yeri.
Büyük, verimli Mekong nehrinin denize döküldüğü yer olan Mekong Deltası verimliliği çok yüksek bir bölge. Burada yaptığımız nehir turu sırasında köylerde tadacağımız egzotik meyveler ile (‘dragon fruit’ ve ‘rose apple’ favorimdir) yerel müzikler bizi apayrı bir dünyaya götürdü. Mekong nehri üzerinde yüzen pazar (floating market) adını verdikleri alanda tekneler toptan meyve-sebze satışı yapıyorlar. Tekne sahipleri teknenin direğine ne satıyorsa onu asıyor böylece alıcılar hangi tekneye yaklaşmaları gerektiğini anlıyorlar. Gün boyunca deltada yetişen egzotik meyveler gibi değisik yerel lezzetler ve aile atölyelerinde üretilmekte olan hindistan cevizi şekerlemelerini tatma şansı bulduk. Yerel içecekler ise akrepli ve yılanlı. En makulü pirinç rakısı.
Sonrasında yine nehir kenarına dönüp bölgenin karakteristik yerlerini görmek üzere yöreye özgü atlı arabalara bindik. Sonrasında kürekli bir tekneyle deltanın sakin kanalları arasında dolaştıktan sonra Saigon’a geri döndük.
Ho Chi Minh ya da eski adıyla Saigon Vietnam’ın eski başkenti ve güney’in en önemli şehri. Kuzeyde buraya Ho Chi Minh denmesine rağmen güneyde Saigon tercih ediliyor. Nüfusu yaklaşık 10 milyon ama daha ürkütücü olan 8 milyona yakın motosikletlinin varlığı. Şehir aynı zamanda İstanbul’un kardeş şehri. Saigon’da eski başkanlık sarayını, yeşim taşlı pagodası ile şehir merkezini, belediye binasını, tiyatro binasını ve Ben Thanh market’i dışarıdan gezdik. Şehrin alışveriş caddesi Dong Khoi. Dong Khoi caddesinin hemen yanında merkez cadde ve meydan bulunuyor, buraya Time Square Meydanı diyorlar.
Şehirde Fransız döneminden kalma Notre Dame kilisesi ve postane bulunuyor. Bu iki bina savaşta zarar görmemeyi başarmış. Hatta postane hala aktif olarak çalışıyor. Postanenin dış cephesinde iletişim ile ilgili buluşları olan bilim insanlarının isimleri yazılı; Faraday, Volta, Ampere gibi. En şasırdığım XI. Louis ki kendisi Fransa genelinde ilk iletişim ağını kurduran kral imiş.
Onbirinci bölgesinde bulunan Thien Hau Temple önemli bir Çin Tapınağı. Özellikle çatı kenarlarını süslemede kullanılan porselenler oldukça ilgi çekici. Girişte kurtulmak istediğiniz kötülükleri yaktığınız bir fırın var. Tapınağa iyilikler kapısından giriyor ve tüm kötülükleri geride bırakıyorsunuz. Giriş eşiği oldukça yüksek, eşiği atlamak üzere dikkat ederken aslında başınızı gayri ihtiyari eğip saygı göstererek içeri giriyorsunuz. Dilek dilemek için farklı tütsüler yakma olanağı var.
Bağımsızlık Sarayı (Reunification Palace) kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Amerika savaşı sırasında Kuzey’i temsil eden Kuzeyli Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi yani Vietkong’lar tankları bu sarayın avlusuna getirmiş ve bağımsızlığı ilan etmişler. O dönemde uzun yıllar Amerika tarafında olan bir grup Güneyli de hapse girmekten çekinerek yurtdışına kaçmışlar. Bağımsızlık öncesi bu sarayda Güney’in başkanı yaşamaktaymış, Amerika ile birlikte hareket eden başkan Kuzeylilerin bağımsızlık ilanı öncesi yurtdışına kaçmayı başarmış. Amerikalılar savaş ile ilgili tüm planları bu sarayda başkan ile birlikte yapmışlar. Saray gerçekten kaybolunacak kadar büyük. Feng Shui inanışına göre bir binanın ana kapısının direkt olarak yola bakması uğursuzluk getirirmiş. Sarayda da bu durum söz konusu. Bu sarayda yaşayanların talihsizleri de hep buna bağlanmış.
Vietnam’da 3 mevsim var: kış, kuru ve ıslak. Ocak ve şubat ayları gezi için ideal yani kuru aylar. Bir vnd 0.000044 usd yani fiyatlar oldukça hesaplı. Vietnam genelinde harcamalarınızda dolar kullanabiliyorsunuz. Sadece dolarlarınızı yanınızda mümkün olduğunca 5-20 dolara aralığında bulundurmakta fayda var. Otellerde dolarınızı Vietnam parasına da çevirebilirsiniz. Tekrardan dolarak çevirmekte ise zorluk var, çevrilecek para miktarını ona göre ayarlamak lazım.
Yeme-içme önerilerime gelince
Vietnam genelinde kilolu veya obez birini görmedim. Mutfakları oldukça yağsız ve tuzsuz. Fazla şeker de tüketmiyorlar, sadece tatlı patatesleri manyoka var. Ama restaurantlara gittiğiniz zaman lezzetlerin Avrupa damak tadına yaklaştırıldığını görüyorsunuz. Fransız sömürgesi dönemi etkisi de olabilir.
Quan An Ngon-Vietnam sokak lezzetlerini restaurant ortamında tadacağınız bu mekanda fiyatlar çok hesaplı. Lezzetler de gayet tatminkar.
Hoa Tuc- Fransız tarzı dekorasyonu ve keyifli bahçesi ile çok cezbedici. Başlangıçlar 55000-200000 vnd, salatalar 95000-215000 vnd, ana yemekler 105000-395000 vnd. Tatlı olarak illa ki ‘ginger crème brule’
Koto- ‘Know one, teach one’ kelimelerinin baş harflerinden oluşmuş ismi ile bu restaurant aynı zamanda bir eğitim merkezi. Fakir ailelerin çocuklarını ve kimsesizleri eğiterek meslek edindirme misyonu ile kurulmuş. Vietnam genelinde çok sayıda şef buradan mezun. Ben ne yazık ki gitme şansını yakalayamadım, ama gurme sitelerinde çok methediliyor.
Kamboçya yazıma buradan ulaşabilirsiniz.
‘Vietnam’da mutlaka…
Çıkarın-Muhteşem doğal güzelliklerin keyfini çıkarın.
Tadın-Vietnam mutfağının lezzetli yemeklerini tadın.
- Ba Dinh Meydanı
- Bağımsızlık Sarayı
- Batı Gölü
- Bodhi ağacı
- Body Gaya
- Cu Chi tünelleri
- Doğunun Paris’i
- Dong Khoi
- dragon fruit
- Halong Körfezi
- Hanoi
- Highlands Café
- Ho Chi Minh
- Ho Chi Minh Mozalesi
- Ho Chi Minh Müzesi
- Ho Chi Minh Sarayı
- Ho Tay
- Hoa La Hapishanesi
- Hoa Lu
- Hoa Tuc
- Hotel Metropole Hanoi
- Kadınlar Müzesi
- Konfiçyus Tapınağı
- Koto
- Manyoka
- Mekong Deltası
- My Tho
- Noi Bai
- Notre Dame Katedrali
- One Miller Tapınağı
- Polis Müzesi
- Quan An Ngon
- Reunification Palace
- rose apple
- Saigon
- Tam Coc
- Temple of Literature
- Thien Hau Temple
- Trân Quôc Tapınağı
- Vietnam