Nur Bilgin Kasım 2015
Istanbul’da seyahate çıkmadan 20 gün önceden Karaköy’de ki Hudut Sağlık müdürlüğe gittik. 10 yıl geçerli sarı humma aşısı olduk önce sonra da gitmeden iki gün önce başlayacağımız sıtma ilaçlarımızı aldık. Bavullara mebzul miktarda sinek kovucu krem vs dolduruldu. Hudut sağlıktaki dokror hanım aşıyı tedbireten yapıyorum çünkü Capetown’a Zimbabwe’den gireceğiniz için sorabilirler dedi. Ama sormadılar boşu boşuna aşı olduk. Allah’tan yan etkisi yokmuş.
Johannesburg havaalanına gelip Air Zimbabwe’nin uçağına alındık. O da nesi . uçak 20 sıra. Koltuklarda hala küllük var. Sanki İndiana Jones filmi çekiliyor bizler de figüran. İlk Boeing 737-200 lerden. Uçuş 2 saat gibi. Neyse kalktık ki amanın türbülansa girdik. Eskiden böbrek taşı düşürmek isteyenler Beykoz boğaz hattında otobüse binermiş o hesap. Uçaktan öyle sesler geliyordu ki kaç kere salavat getirdim hatırlamıyorum. Bu kabus 20 dakika kadar sürdü. Sonra servis başladı. Bizim arap bacı kıvamında bir hostes dolanıyor. Zaten uçak miniskül yarım saatte işi bitti. Ben de bu niye böyle şişko ki diyordum. Eeee kımıldamıyor hatun. Pilotumuz da çok hoş bir bayandı bu arada.,
Johannesburg havaalanına gelip Air Zimbabwe’nin uçağına alındık. O da nesi. Uçak 20 sıra. Koltuklarda hala küllük var. Sanki İndiana Jones filmi çekiliyor bizler de figüran. İlk Boeing 737-200 lerden. Uçuş 2 saat gibi. Neyse kalktık ki amanın türbülansa girdik. Eskiden böbrek taşı düşürmek isteyenler Beykoz boğaz hattında otobüse binermiş o hesap. Uçaktan öyle sesler geliyordu ki kaç kere salavat getirdim hatırlamıyorum. Bu kabus 20 dakika kadar sürdü. Sonra servis başladı. Bizim arap bacı kıvamında bir hostes dolanıyor. Zaten uçak miniskül yarım saatte işi bitti. Ben de bu niye böyle şişko ki diyordum. Eeee kımıldamıyor hatun. Pilotumuz da çok hoş bir bayandı bu arada.
Havaalanı diye adlandırdıkları geniş araziye sağlimen indik neyse. Uçakta dağıtmayı unuttukları formları verdiler. Pasaport sırasında kimimiz çömelerek kimimiz birbirinin sırtında güç bela doldurduk. Bu arada bendeniz sazanlar kraliçesi Uyruğunuz bölümüne TC yazmışım. Adam dumur tabii. Bu hangi ülke oluyor kıvamında bir şeyler geveledi.
Geldik pasaporta. Eski Sirkeci postahanesi gibi ahşap bankolar var. Vizeyi buradan alıcaz. Hediyesi 45 usd. Girdik sıraya bir türlü ilerlemiyor. Meğerse pasaporta yapışan vize kağıdını elle dolduruyorlarmış. Yazııııık yaaa.Pasaporttan sonra bavullar x-rayden geçiyor ne bakıyorlar bilemem tabii ama bizim bavulda viski vardı biraz tırstık neyse sorun olmadı.
Dışarı çıktığımızda gülermisin ağlarmısın bir görüntü. İki tane gecekondu bozması bina araları 30 metre falan birinde International diğerinde de Domestic yazıyor. İçeriden de birbirine bağlı zaten. O kadar küçük yani.
Otobüse doluştuk ve yaşadığım sürece unutmayacağım yerel rehberimiz George ile tanıştık. Nasıl sempatik nasıl matrak bir insan
Havalimanıdan şehre 20 dakikada geldik. Yolda büyük bir parktan geçtik. Nüfus 30000 civarı. Koyu kara hepsi. Kemal rehber bizi uyardı dolaşırken ara sokaklara sapmayın diye. Zaten hepi topu 2 ana cadde denebilecek yer var. Dükkanlarda 17-18 gibi kapanıyor dedi. Sokak tezgahları yerine dükkandan alışveriş yapmamızı önerdi. Turistik bir kasaba olduğu için mi bilmem ama nasıl lüzumsuz pahalı anlatamam. Bir de burunlarından kıl aldırmıyorlar. Bir heykel soralım dedik. Tezgahtar hatun ağzında ciklet , suratımıza bile bakmadan 120 usd dedi. Heykel de dandik yani. Ala ala bir magnet aldım.
Şehir turu attık diyemiyeceğim zaten küçücük bir yer. Toplasan 6-7 tane 5 yıldızlı otel varmış. İrili ufaklı toplam otel sayısı 38. Bizimki ‘’The Kingdom’’ Süper tesis.
Çok şık çok Afrika. Odalar ferah ve büyük ayrıca balkonlu. Tepede vantilatör, perde yerine ahşap jaluzi modeli sürgülü kapı. Film platosunda hissettim kendimi. Tesiste sigara sadece belli noktalarda serbest. Ama disiplinsiz ve kural tanımaz Türk kadını olarak balkonda sigaramı bir güzel içtim. Banyo havluları gene sorunlu bu sefer daha beter 40 beden üstüne zor. Oda da pervane dışında klima da var. Ammmaaaaa buzdolabı yok. Olmadı şimdi. Hava boğucu ve nemli ,odada ılık suya talim. Büyük eksik. Elektrik sistemi İngiliz. Adaptörle gitmeniz şart. Saç kurutma makinesi gene çekmecede. Tecrübeliyiz ya artık elimizle koymuş gibi bulduk.Gelelim internete. Sıkıntı büyük. Odalarda canı isterse 2 dakika işliyor onun dışında lobi’de fena değil. İş için gidenlere daha zor tabii. Lobide uzun zaman geçirmeleri lazım. Otelin kumarhanesi de var. Ve şaşırtıcı derece boş. Hatta kimseler yok. Sevimsiz tabii. Şöyle bir dolaşıp çıktık.
Grubumuzdan iki çift helikopter kiralayıp şelale tur attılar. 10 dakika için adam başı 170 usd. Anlata anlata bitiremediler. Mutlaka yapılması gerekti diye düşünüyorum.
7 günde 4 ülke gezince nerde ne yaptık karıştırmaya başladım bile. Yanılmıyorsam ilk gündü otobüs bizi kasaba çarşında bıraktı. Açız bu arada .Cadde üstünde bir cafeye oturduk.Shearwater Cafe. 4 kişi 2 enginarlı pizza 2 salat 2 tatlı 3 soda ve 1 kolaya 57 usd ödedik ve böyle sıradan biryerde böyle lüzumsuz bir pahalılık ile kendi rekorumuzu kırdık.
Akşam yemeğine otele 15 dakika uzaklıkta BOMA adlı açık hava restoranına gittik. Kapıda bizi anneannelerimizin tabiriyle bir ‘’gündüz feneri’’ karşıladı. Allahtan kırmızı siyah yerel giysiler giymişte orada birinin durduğu anlaşılıyor.
Mekan turistik Afrika , büyük bir bahçe, ağaçlar , açık büfe sunum. United Colors of Benetton reklam çekimi gibiydi. İngiliz,Fransız, Amerikalı, Çinli,İspanyol ve de bizler. Çok güzeldi. 18 kişi bize ayrılan masaya kurulduk. Şarap ve bira içildi.Biracılar memnundu ama biz 20 usd ödediğimiz şarabı çok vasat bulduk. Açık büfede Antilop,buffallo, sirlon,domuz,tavuk etleri ızgaranın yanıı sıra çeşitli sebzeler ,çorbalar,tatlılar ve daha bir sürü çeşit yiyecek vardı. Bir köşede de antilop çevirme yapıyorlardı. Bu arada aşçılardan biri yanıma gelip sertifika kazanmak istermisin dedi. Ne yapıcaz karşılığında deyince bir çömleğin içinde ki güveç tarzı yemeği gösterip bundan yiyeceksin dedi. Bir de bakım ağaç kurdu. Yok artık. Değişik mutfak ta bir yere kadar.
Afrika tamtamları eşliğinde 3 ayrı grup şov sergilediler. Tamtam müziği her ne kadar ritmikte olsa çok uzun dinleyemiyorum. Tekdüzeleşiyor kanımca. Derken 8 kişilik son Afrika dansçıları geldi. Masalara tamtam dağıttılar ve şovlarını interaktif hale getirdiler. Acaip eğlendik. Sonunda herkesi piste davet edip’’ bir cesur arıyoruz tamtamlar eşliğinde dans edecek kim gelir ‘’ dediler. Attım kendimi hemen ortaya. Adamlar ,yazık, cesaret gösterdim zannedip bir de zulu kabilesinin simge kolyesini taktılar bana. Bilmiyorlar ki ben bütün gece bu anı bekledim.Tamtamlar eşliğinde bir güzel göbek attım. Türk grubu olarak çok sükse yaptık böylece.
Ortalarda gene kapkara ve yerel giysili bir arkadaş dolaşıyordu. Mekanın falcısıymış. Bir ara niyetlendim sonra tırstım kara büyüler falan aklıma geldi.
Yolunuz düşerse bu mekana mutlaka gidin. Turistik olması bir yana çok eğlendik.
Sabah otelin açık büfe kahvaltısı çok tatminkardı. Hele ekipten Osman Hocamızın getirdiği siyah zeytinler çok makbule geçti.Sekizde yola çıkıp yarım saat gibi bir süre de Victoria Şelalelerine geldik.
Niagara’dan sonra dünyanın ikinci büyük şelalesiymiş.Bir de doğru zamanda gelinirse çok keyifli olur herhalde. Bizim tarihlerimiz yanlış olmuş. Yaklaşık üç km boyunda yoğun akış beklerken arada ki kellikler moralimizi bozdu. Doğru zaman şubat mayıs arasıymış. Yaklaşık iki saat sürdü şelaleyi dolaşmak. Suyun azlığına rağmen çok keyif aldık. Ara ara ormanın içinden yürüdük ve bir ağaç gördük ki her şeye değdi. Yıkılmak üzere iken son anda yırtmış öylece kalmış. Çok ilginçti. Bu bölge ölmeden yapmamız gerekenler listesine mutlaka konulmalı.
Şelale turunu bitirip başka bir yerel rehber eşliğinde yerli köylerine gittik. Turistik değil dediler ama yersen. İki küçük çocuklu bir aile. 4 adet saz ev. Biri mutfak,biri oturma odası, biri yatak odası ve biri de yemekleri pişirdikleri alan. Bebelerden biri nasıl öksürüyordu anlatamam. Bunu yanı sıra mutfak malzemeleri şaşırtıcı derecede yeni ve şıktı. O yüzden turistik bir köy mü değil mi anlamadım. Köyde elektrik ve su yokmuş.Hepimizi biraz biraz para bırakıp ayrıldık. Civarda hep grup grup köy evleri var.Biz sadece birini dolaştık.
Oraya yakın bir yerde 15oo yıllık BOABAP ağacına geldik. Gerçekten inanılmaz geniş bir eni vardı.Sanki birkaç ağaç birbirine sarılmış gibi.
Oradan ver elini ‘’Sunset cruise’’ gezisi. İşte benim için tüm gezinin safariden sonra en müthiş 2 saatiydi.
Geldiğimiz iskelede önce yaban domuzları karşıladı bizi. Hiç yüz vermediler ama. İsabet tabii bol bol resim çektik. Tekneye hoş geldiniz kokteylleri eşliğinde bindik ve ETS’nin bizim için ayırttığı VIP katına çıktık. Limitsiz içki ve snack ikramı ile efsane bir geziydi. Bir yanımız Zimbabve bir yanımız Zambia ortada da Zambezi nehri.. Hipopotamlar ,timsahlar ve muazzam gün batımı. Kendiniz gidecekseniz bu tur firmasının adı:Zambezi Explorer cruise co. Otopark dahil 90 usd imiş .
Akşam otelin bahçe barında yedik. 2 porsiyon balık,2 porsiyon patlıcan fırın, 2 soda ve 1 şişe şaraba 80 usd ödedik. Barın dış masalarında sigara serbestti.
Ya alt tarafı 2.5 gün kaldım burada anlat anlat bitemedi, Allahtan daha uzun kalmamışım kitap basıcaktım herhalde.
Zimbabwe’de ki son gün sabahın esselatında kalktık midibüse doluştuk ver elini Botswana. (Bakınız Botswana izlenimleri).
Müthiş bir günün ardından akşam otele döndük ve o gece otelin restoranında yedik. Açık büfe ki çok tatminkardı adam başı 27 usd ödedik. Çarşıda ki dandik öğlen yemeğine 4 kişi 57 usd ödediğimiz göz önüne alınırsa burası bayağı uygun kaldı.
Son sabah kahvaltıyı müteakip Zimbabve havaalınına geldik. O da nesi bir biz, kimsecikler yok. Uçak 09.30 da biz varmışız 08.00 de in cin top oynuyor. 3 tane dandik dükkan var onlar da kapalı . Bir müddet sonra sallana sallana memurlar geldi. Kuyruğa girdik. Ve öylece kaldık. Gitmiyor. Güç bela sıra bitti ve hemen son kontrol noktasından geçip kapının orada ki salona yerleştik. Siz siz olun iki çorap üst üste giyin çünkü ayakkabı çıkarttırıyorlar kontrolda yerde ne tür mikroplar var Allah bilir. Cape Town otelinde ilk iş o çorapları attık zaten.
Neyse saat 9.30 oldu ortada uçak falan yok. Derken bir arkadaş geldi kollarını kaldırdı ve ayaklı anons sistemi olarak müjdeyi verdi. 3 saat rötar. Gerisin geri dışarı çıktık. Alanın tek cafesine yerleştik sohbet muhabbet vakit öldürdük. Mutlaka yanınızda bisküit falan bulunsun çünkü cafe çok pahalı. Peynirli tost yiyelim dedik 14 dolar dedi utanmadan.
Sonunda 12.30 da uçak kalktı. Bir de ne görelim pilot aynı hatun. Uçağa alışmışız tabii daha az korktuk. Derken bir anons Johannesburg’dan önce başka bir yere inip 10 kişi alınacak dediler. Ah canım yaa elin değmişken Kadıköy’e de uğrasaydın. Boğaz vapuru mübarek. Her iniş kalkış ayrı bir stres anasını satayım. Gerçekten de Bulawayo adlı Allahın unuttuğu bir yere indi kalktı.
Efendiiim tam Zimbabwe yazısı hele şükür bitti diyordum ki eyvahlar olsun hiç coğrafi ve tarihi bilgi vermemişim.
Buyrun bilgiler aşağıdadır :
Ülke Afrikanın güneyinde denize kıyısı yok. Eski adı Güney Rodezya.Komşuları Zambiya,Güney Afrika Cumhuriyeti,Mozambik ve Botswana. Başkent Harare. Bizim ülkenin yarısı büyüklüğünde ama nüfusu 13 milyon.
Mozambik sınırının yakınında ki Nyangani dağı ülkenin en yüksek noktası. İklim tropikal,yazın çok sıcak ve nemli.Ülkenin yıllık yağışının %90’ı kasım-mart arası. Çok büyük bir bölüm ağaç Baobab. Nüfus %98 Afrika toplulukları %1 Avrupalı beyazlardan oluşuyor. Ülkenin bölgeye daha sonra ismini veren Cecil Rhodes’in keşfetmesi ile başlayan, İngiliz sömürge sisteminin de kurulması ile de devam eden beyaz Avrupalıların gelişi hızla artmış ve bölgede toplam nüfusun %5 değerlerine kadar çıkmıştır. İngilizcenin yanı sıra iki resmi dil daha var: Shona dili ve Ndebele. Nüfusun % 85’i hristiyan. Sağlık durumları vahim. İshal,hepatit.tifoisıtma,kuduz ve Aids.
Victoria Şelaleri ile ilgili bir kaç rakam : Zambezi nehrinin Zimbabwe – Zambia sınırındaki kanyona döküldüğü yer. Genişliği 1708 metre, yükşekliği 108 metre (dünyanın en yüksek şelalesi), saniyede 1088 ton (metreküp) su dökülmekte. Üzerindeki 1905 te yapılan köprüden hem kamyon hem demiryolu ile Zambiya’dan çıkan madenler (ağırlıklı bakır) Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kadar taşınıyor.
Bağımsızlık sonrası bir devlet başkanı gelmiş, pir gelmiş. Robert Mugabbe 35 senedir hala devletin başında. 92 yaşındaki adam 2016 seçimlerinde yine aday olacakmış. Mugabbe sayesinde, ekonomi çökmüş, civar ülkelere 5 milyon göçmen gitmiş, okuma-yazma oranı %10 lara düşmüş, halk fakirleşmiş ama Mugabbe ve yandaşları köşe olmuş.
Para birimi Zimbabwe Doları.