Nur Bilgin, Aralık 2014
Noel kutlamalarını hep merak ediyorduk. Bu amaçla Amsterdam ve Brüksel en iyileri diye oralara gittik. Hava açısından riskli bir zamandı tabii. Sonuçta Aralık ayı ama şansımız yaver gitti. Her iki şehirde de ısı 10-12 derecelerde seyretti ve sadece bir gün yağmura yakalandık.
Schipol havaalanında geliş ve gidiş aynı yerden. Dolayısı ile freeshop tek ama çok zengin. Sıkı bir kalabalık var.
Havalimanından merkezdeki ‘Central Station’a giden tren için biletinizi sarı-mavi makinelerden 3.90 Avroya alabilirsiniz, gişeden alırsanız yarım Avro daha pahalı. Çoğu makine banka ve kredi kartı da kabul ediyor. “Comfort class” bilet almaya gerek yok, “second class” bilet Sprinter, Intercity ve gece trenlerinde geçerli, sadece Thalys için değil. İstasyon havaalanının altında ve iki farklı hat var. Merkezdeki ‘Centraal’ istasyonuna gitmek için Amsterdam Centraal veya Amsterdam CS yazana binmeniz gerekiyor. Biletinizi aldıktan sonra trene ulaşmak için bir sürü iniş var ve hangi inişten Brüksel midi’ye gidileceği yazmıyor. Girişimci Türk insanı olarak herkese sorup 3 no.lu iniş olduğunu öğrendik. Tabii değişebilir gene sormakta yarar var.
Metroda günlük , haftalık biletler var. Hep makineden alınıyor.
Şunu kesinlikle belirmeliyim ki tüm Avrupa’nın en kibar ve yardımsever insanları burada yaşıyor ve hepsi mükemmel İngilizce konuşuyor. Ortalıkta hiç dilenci yok. Çünkü hemen toplayıp hapse atıyorlarmış. Bisikletliler kabus gibi. Düşünün ki, sadece santral istasyon civarında günlük 9500 bisiklet park ediyormuş. Çoğunun freni yok, ayak freni ile duruyorlar. İnsanlara ve sağa sola çarpmaları kaçınılmaz. Gözümüzün önünde yaşlı bir çifte geçirdi biri. Neyse ki bir şey olmadı. Aman diyorum.
Otel ‘The Bridge’ metro istasyonuna 300 metre dediler. Birde yaklaştık ki inşaat var. Hayda blokların etrafın dolaş işin yoksa. 600 metre oldu tabii. Bavullarla sıkıntı. Otelin girişinde ki merdivenler 35 numara ayağı olanlara göre dizayn edilmiş. İki kademeli olarak 20 basamak. Bavullarla çıkışımızı çekseydik youtube da izlenme rekorları kırardı, kesin! Otel genelde fena değil ama asansör ve ‘Bellboy’ yok. 60 yaş grubunun sporla imtihanı. Zorlandık çok. Ama gene de tercih edilecek bir otel. Kanalın üstünde ve merkeze metroyla 2 durak.
Kaldığımız 3 gün boyunca hava 10 derece civarında idi. Büyük avantaj tabii. İki kere yağmura yakalandık ama kısa sürdü. Lokantaların hepsinde dışarıda ısıtma var. Bayağı sigara içiliyor. Dışarısı hep doluydu. Euroyu TL’ye çevirmezseniz fiatlar makul. Kahve fiatları semtlere göre değişiyor. Bizde ki gibi yani. Amsterdam’ın en ünlü peynircisi ‘Reypenaer’. Çeşit çeşit peyniri tadabiliyorsun. Vakumlamışlar hep. Bu sayede rahatça alıp getirebildik. Fiatlar ortalama. Bazıları çok tuzlu geldi gerçi.
Rijkmuseum Müzesi
Bütün yıl saat 09:30’dan 16:00’ya kadar açık. 18 yaşaltı ve müzekart sahiplerine bedava diğerlerine 15 euro. Sıra çok internetten alın derim. ‘Central Station’dan 2 veya 5 ve Zuid istasyonundan 5 nolu tram ile Hobbemasstraat durağında inin. Haydi iyi eğlenceler.
Anne Frank Müzesi
Kışın 09:00-19:00 arası, yazın 21:00’e kadar açık. Fiatlar 4.5-9 euro arası. ‘Central station’dan yürüyerek 20 dakika. Tram 13-14-17 ile Westermarkt durağında inerek de ulaşabilirsiniz.
Van Gogh Müzesi
Dünyanın en zengin koleksiyonun yanı sıra çok değerli başka expozisyonlarda var. Giriş 15 euro. 09:00-17:00 arası açık, sadece Cuma 22:00’ye kadar açık. 2 veya 5 no.lu tram ile ‘Baerlestarrat’ durağında inerek geliyorsunuz. Sakın kaçırmayın.
‘Red light district’ bir alem. Çoluk çocuk geziyor millet. Sex shoplar, canlı porno showlar. Vitrinde kadınlar. Et pazarı. Açmadı beni. O kadınlarla ilişkiye girmek isteyen erkeğin ciddi abaza olması lazım diye düşündüm.
Amsterdam’a yarım saat mesafede ‘Volandam’ ve ‘Edam’ kasabalarına gittik. ‘Central station’dan 316 no.lu otobüs ile 10 euro verdik. Özellikle ‘Edam’ çok şirin bir kasaba. Peyniri ile ünlü. Amsterdam gezinize bu iki yeri mutlaka ekleyin derim.
Kanal turunu mutlaka yapın. Şehrin dışına kadar gidiyor. Biz bir hata yapıp in-bin turundan aldık. Lüzumsuz fazla para ödedik. 1 saatlik tur yeterli. Her yerde mevcut.
‘Rembrant’ meydanında ot içilen ‘cafe’ler var. Ama içeride sigara yasak. Girerken çok sıkı üst araması var. Dışarıdan ot sokulmuyor. İlla içeride alacaksın. Giremedik biz. Otun maddesi genelde kendir otuymuş. Korkarım ben ağabeycim,denemedim bile.
Restaurantlar
Bar lempicka-2 sandöviç 2 kahve 14 euro öğlen
Burger angus- biftek ızgara-2 bardak şarap-bira, 43 euro (akşam).
De staalmeesters-2 bardak şarap, 8.5 euro, ortam süper.
Cafe Zwart-Dam meydanında çok eğlenceli bir noktada, 1 bira-1 bardak şarap-1 büyük patates, 15 euro.
Barça-deniz mahsulleri salatası, midye, sarımsaklı karides 2 bardak şarap,2 bardak bira, 42 euro.
Hoopman-Irısh pub, Amsterdamın en eğlenceli meydanında ‘Leidsepleinde’, burger yedik, bira ve şarap ile Murphy’s Irısh bar-‘Leidsepleinde’ meydanında, 2 şarap 1 bira, 10 euro.
Bistro Bonjour-inanılmaz bir mekan, Fransız temalı. Şaka gibiydi ama sahibi Türk. Yemek reçeteleri kendisine ait. Kuzeniyle işletiyor. Rezervasyon iyi olur. Sarımsaklı jumbo karides-midye tava-sarımsaklı kurbağa bacağı, bir şişe şarap, 68 euro.
Hof van Holland-burası ‘Edam’ otobüs garajının sol çaprazında müthiş dekorasyonlu bir yer. Özellikle tuvaletten çıkasım gelmedi, 2 kahve içip 6 euro ödedik.
- Amsterdam
- Amsterdam Centraal
- Amsterdam kanal turu
- Anne Frank müzesi
- Central Station
- Edam
- Red light district
- Reypenaer
- Rijkmuseum Müzesi
- Schipol havaalanı
- Van Gogh müzesi
- Volandam