Goncagül Haklar, Şubat 2018
Binlerce yıllık kültürü ile bu kültürün zengin ve görkemli kalıntılarına evsahipliği yapan Kamboçya doğal güzellikler ile de büyülüyor. Ülkeye hayat veren Tonle Sap gölünün sunduğu eşsiz manzaralar ise gezginleri bambaşka alemlere götürüyor.
THY Kamboçya’ya direkt olarak uçmuyor. Tayland veya bizim yaptığımız gibi Vietnam üzerinden aktarmalı olarak uçmanız gerekiyor. Yeşil pasaportu olmayanlar girişte vize alıyorlar. Oldukça kolay bir işlem. Ülkeye giriş yaparken polisin pasaportunuza giriş damgasını vurduğuna emin olmak lazım diye okumuştum. Ülkeden çıkış yaparken damgasız pasaportlu turistler kenarda bekletiliyor ve sonrasında ne kadar kopartılırsa para talep ediliyormuş. Ama pasaport kontrol işlemi oldukça ciddiydi, dolayısıyla bunu olacağına pek ihtimal vermiyorum. Yine de dikkatli olmakta fayda var.
Kamboçya Krallığı yani bir zamanların Khmer İmparatorluğu kral tarafından parlamenter monarşi ile yönetiliyor. Kamboçya, Vietnam ve Tayland’ın arasında yer alıyor. Toplam 15 milyon nüfusa sahip ülkenin yüzölçümü küçük ama tarihte kapladığı yer oldukça büyük. Halk Çinli ve Vietnamlı azınlıkların dışında tamamen Khmer. Bayrağında Angkor Tapınaklarının resmini taşımasıyla Kamboçya bayrağı dünyada üstünde yapı resmi olan tek ülke bayrağı olma özelliğine sahip. Kamboçya, Nepal ve Bangladeş’ten sonra en fakir uzakdoğu ülkesi. Ülkede okuma yazma oranı %50’lerde. Resmi dini Theravada Budizmi ve halkın %95’i Budist. Başkent Phnom Penh, ülkenin politik, ekonomik ve kültürel merkezi.
Kamboçya 1863-1953 yılları arasında Fransız kolonisi olmuş. 1941-1945 yılları arasında Japon İmparatorluğu’nun işgali altında yaşamış. Pol Pot liderliğindeki Kızıl Khmerler, 1975-1979 tarihleri arasında ülkeyi kontrol etmiş. Ülkede sadece köylü sınıfının olması gerektiğine inanan Pol Pot’un ideolojisine göre ülkenin tüm aydınları, bilim adamları sanatkarları, kısacası köylü sınıfını oluşturmayan tüm Kamboçyalılar ağır koşullar altında pirinç tarlalarında çalışmaya zorlanmış. Çalışamayanlar ve muhalefet edenler Ortaçağ işkence yöntemleriyle öldürülmüş. Gözlük ve saatler de dahil olmak üzere tüm teknolojik aletler yasaklanmış. Pol Pot yönetiminde dünyanın en büyük katliamlarından biri gerçekleşmiş ve kimi kaynaklara göre 2, kimi kaynaklara göre ise 3.3 milyon Kamboçyalı öldürülmüş. Bu katliamlar Vietnam ülkeyi işgal edinceye kadar sürmüş ve 1993 yılında tekrar Kızıl Khmer’ler başa geçmiş. Dolayısıyla tarih boyunca hep boyunduruk altında yaşayanların ülkesi Kamboçya’da halen baştaki kral da Kızıl Khmer kökenli. Özgürlüklerini alamayacaklarını o kadar kabullenmişler ki, bari bizim soyumuzdan olanlar başımızda olsun demişler.
Biz tarihsel olarak en zengin şehir olan Siem Reap’te konakladık. Otelimiz Sokha Angkor Oteli (Royal Angkor Resort) idi. Şehrin biraz dışındaki oteller bölgesinden merkeze ulaşmak için bir motosikletin arkasına takılmış 4 kişilik oturma kabinleri olan ‘tuk tuk’ları tercih etmelisiniz. Sizi götürüyorlar ve arzu ederseniz dönüş içinde bekliyorlar. Siem Reap genelinde pek trafik ışığı yok, kavşaklarda bile kullanmamışlar. Kendilerine has bir tarzları var.
Herşeyin fiyatı çok ucuz. Binlerce dükkanın bulunduğu bir sabit pazarı var. Bildiğimiz spor markalarının hep Kamboçya’da üretilmesi nedeniyle inanılmaz fiyatlara alışveriş yapabiliyor, çoğu orijinal markayı çok uygun fiyatla alabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra etnik ürünler, elişleri ve gümüş eşyalar da bulabiliyorsunuz.
1.GÜN=SIEM REAP – ANGKOR WAT
Khmer İmparatorluğu’nun en önemli şehri olan Siem Reap, Angkor Wat Tapınakları’na evsahipliği yapması nedeniyle her yıl milyonlarca turisti kendine çekiyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yeralan bu tapınaklar ihtişam kelimesini yeniden tanımlıyorlar.
Birçok turist Kamboçya’ya sadece Angkor Wat Tapınakları için geliyor. Tayland gibi bir ülkeye yakın olup bu denli turizmden izole olması da işin ayrı bir boyutu.
Bölgede yaşayan halkının çoğu budist ve Kamboçya da budizm olan bölgelerde güvenlikle ilgili bir problem olmayacağını söyleniyor. Herşey turistlerin güvenliklerini en üst seviyede tutmak için. Burada turist kral gibi karşılanıyor.
Siem Reap ile Angkor Wat Tapınakları arası ise 5.5 kilometre. Tapınaklar bölgesinde konaklama imkanı olmadığı için Siem Reap’te konaklanıyor. Şehir Siem Reap Nehrinin kenarında ilerliyor ve eski şehir oldukça hareketli. Bu arada Siem Reap’ ta gece hayatı da son derece renkli.
Kamboçya sene boyu sıcak. Kasım – Mayıs arası genel olarak kuru dönem ve çok az yağmur görülüyor. Kasım – Şubat arası sıcak ama yakıcı sıcak değil, serin ama yaz serinliği yani tapınak gezmek için ideal zaman. Haziran – Ekim arası ise gitmeyi tercih etmeyeceğimiz yağmurlu, çamurlu dönem.
Ülkede böcek popüler besin kaynaklarından biri. Halk protein kaynağı olarak tüketiyor ve seviyor. Bunu pazarları gezerek daha net görebiliyorsunuz çünkü teneke ölçüsü ile satılan böcekler kapış kapış gidiyor. Burada da pirinç başlıca besin kaynaklarından biri. Hatta Khmer Mutfağının en ünlü yemeklerinden biri tavuklu pirinç pilavı. Pirinç (yasemin pirinci) ve tavuklar şeker kamışına takılmış şekilde servis ediliyor. Tavukları yerken masaya gelen çubuk şeker kamışı parçalarını çiğneyip tatlı bir tadım yapmış oluyorsunuz.
Kamboçya’nın antik tapınak şehri olan Angkor Wat oryantal dünyanın harikalarından biri. Angkor Wat, mimari tarzının yanı sıra dekoratif detayları ve hayranlık uyandıran kalıntıları ile güneydoğu asya’nın en büyük medeniyetinin muhteşem başarılarının kanıtı olarak yüzyıllardır varlığını sürdürüyor. Burası Hindu mitolojisine göre evrenin bir kopyası. Kıtalar ve okyanuslarla çevrili Meru Dağı tarafından oluşturulmuş. Angkor Wat’ın olağanüstü rölyefleri, bazı Khmer destanlarını ve masallarını anlatıyor. Ana tapınak Angkor Wat’ın meşhur beş kulesi gökyüzüne yükseliyor.
Angkor Tapınakları Tonle Sap Gölü ile Kulen Dağları arasında kalan yaklaşık 1600 metrekarelik bir alana yayılmış ve bu alanda 300’e yakın antik kalıntı bulunuyor. Bu tapınaklar yüzyıllar boyunca yaşam merkezi olarak kullanıldığı için beraberlerinde bugün hastane diyebileceğimiz şifa merkezleri ve kütüphaneler gibi birçok farklı yapı da mevcut. Tapınakları oluşturan neredeyse her taş özenle işlenmiş ve çok çeşitli şeytan, kral, dansçı, melek gibi figürlerin türlü yorumlarıyla ve hikayeleriyle kaplı. Tapınakların doğa ile iç içe geçmiş olmaları ve ağaçların tapınakları sarması ihtişamı arttırıyor.
Angkor Wat’da mutlaka gündoğumunu izlemelisiniz. Güneş ana tapınağın arkasında doğuyor. Gerçekten çok etkileyici. Budist inanışa göre ölenlerin ruhları su damlası olarak dünyaya dönüyormuş. Tapınağın önündeki su birikintileri bu nedenle onlar için çok anlamlı. Brahmanistler tarafından 11.yy’da kurulan ve 15. yüzyıla kadar Khmer imparatorluğunun en önemli idari ve dini merkezi olan Angkor Wat’ın inşasında 50000 işçi çalışmış ve 47 yılda tamamlanmış. Gündoğumunu takiben ana tapınak Angkor Wat’ı gezmelisiniz. Halen Budist rahipler tarafından aktif olarak kullanılan bu tapınak 3 katlı. İkinci katta 100 tane Buda heykeli varmış ama çoğu Kızıl Khmer’ler tarafından tahrip edilmiş. Üçüncü kata oldukça dik bir merdiven ve 48 basamak ile çıkılıyor. Burası dini olarak en kutsal kat. Büyük ve sağlam bir Buda heykeli de var.
Sonrasında geziye Güney Kapısı ile devam ettik. Bir tarafta iyiler, bir tarafta ise kötüler dizilmiş durumda. Burası klasik Khmer sanatı ile bağlantılı en tanınmış görüntülerden biri olan dev taş yüzleri ile Bayon’u kucaklayan evrenin bir mikrokozmozu gibi.
İyilikler ve kötülükleri simgeleyen yüzlerin arasında geçtiğimizde ilk durağımız Bayon Tapınağı. Bu tapınağın 1.2 kilometreyi bulan duvarlarında 11000’den fazla oyma figür var. Özellikle şehri inşa ettiren Kral Javayarman’ın kendi yüz figürlerinin de arasında olduğu gülümseyen bu dev heykeller Asya’nın Mona Lisa’ları olarak adlandırılıyor.
Sonrasında Kraliyet Sarayı, Filler Terası, kralın törenler için stand olarak kullandığı etkileyici iki buçuk metre yüksekliğindeki ‘dev duvar’, platformun tepesinde oturan heykele atfen Cüzzamlı Kral Terasını gördük.
Ta Prohm Tapınağı bölgenin en bilinenlerinden. Burası Tomb Raider filminin çekildiği yer ve heybetli ağaçların tapınağı sarmasıyla meşhur. Yine bu tapınaklar 90’lı yıllarda Harrison Ford’un başrolünü oynadığı ‘Indiana Jones’ filmlerinde de set olarak kullanılmış (ki Indiana Jones hayranı olduğum için gezinin bu bölümü beni ayrıca heyecanlandırdı). Tapınakta taşlarla bütünleşmiş ağaçlar duvarları destekliyor ama bu banyan ağaçları büyüyerek tapınağın temeline zarar verebiliyormuş. Ağaçlar kesilerse hem destek ortadan kalkıyor hem de içleri boş olduğu için tapınağın temeline su giriyormuş. Alandaki tapınaklardan 65 tanesi şu an restore ediliyor. Ta Prohm’u restore eden Hindistan gerçekten çok iyi bir iş çıkarıyor. Kızıl Khmer’ler bazı yerlerde taş taş üstünde bırakmamışlar, Hintli restoratörler orijinal taşları kullanarak bazı duvarları adeta yeniden yaratmışlar. Ana tapınağın restorasyonunu ise Japonya üstlenmiş. Bulgaristan’ın bile restore ettiği bir tapınak var. Biz restorasyonda rol oynamıyoruz, bu konudaki becerimizi öğrenmiş olmalılar!
Tapınakların hepsini gezebilmek için üç güne ihtiyaç var. Bu tapınakları ziyaret etmek için önce Angkor Arkeolojik Parkı’na gidip bilet almak gerekiyor. Bir günlük bilet fiyatı 20$; 3 günlük ise 40$. Bilet alırken kişinin kendisinin mutlaka olması gerekiyor ve bir adet fotoğrafınızı çekip bileti fotoğraflı olarak veriyorlar. Sistem bilet alımı, denetleme, kontrol yani her yönüyle son derece güzel bir mekanizma olarak işliyor. Biletler tüm tapınaklarda geçerli ama tapınakların tamamını yürüyerek gezmek imkansız. Havanın sıcaklığını ve kondisyonunuzu da göz önünde bulundurmayı ihmal etmeyin. Tapınaklar oldukça karışık ve bir sürü detay içerdiği için mutlaka rehber ile gezilmeli.
Angkor Wat için erkeklere kıyafet zorunluluğu yok ama kadınların tapınaklarda bacaklarının açık olmaması isteniyor. Rahat bir ayakkabı ise mutlaka şart.
Kamboçya’da Angkor Wat haricinde başkent Phnom Penh, Sihanoukville ve Kep gezilebilir. Özellikle denizlerinin çok güzel olduğu söyleniyor.
2.GÜN= TONLE SAP
Sabah kahvaltısından sonra ziyaret noktalarımız olan Tonle Sap büyük gölü ile Mechrey yüzen köyü için tekneye bindik ve yüzen evlerin arasında dolaştık. Su havzasının kenarlarında pirinç tarlalarında çalışan işçileri ve avlanan balıkçıları görmek mümkün. Bu bölgedeki halkın büyük bir kısmı pirinç tarlalarında çalışıyormuş. Üstelik bundan bir gelir de elde etmiyor, “yaşamak için çalışıyorlarmış”. Asya bölgesindeki en iyi pirinç bu topraklarda yetişiyormuş. Bölgedeki büyük toptancılar bedava fiyata halkın elinden pirinçleri alıyormuş. İşin trajik tarafı bu pirinç tüm dünyada Vietnam veya Tayland pirinci diye pazarlanıp satılıyormuş. Tekneye bindikten yaklaşık yarım saat sonra köye vardık. Okul, market, postane, spor salonu gibi tüm binaların hepsi su üzerinde. Biz oraya vardığımıza öğrenciler okuldan çıkıyordu. Kendi kullandıkları kayıklarla her yaştan öğrenci etrafımızı sardı. Çok neşeliydiler. Öğretmenleri ile de tanıştık. Son derece zarif ve kibardı. Öğrencilere okul malzemesi olarak hediye götürebilirsiniz ama bunları öğretmenin bilgisi dahilinde okula bırakmak gerekiyor.
Öğleden sonra “Les Artisans d ‘Angkor” yani sanat ve zanaat okulunu ziyaret ettik. Artisans d’Angkor’un çeşitli eğitim ve üretim atölyelerinde üretilen dokuma, porselen, ahşap işçiliği, taş oymacılığı, lake işleri, polikrom ve taş patinesi çalışmalarını görmek ve satın almak mümkün (www.artisansdangkor.com).
Kamboçya’da lake işçiliği de önemli. Lak Derneği ‘Cambolac’ cilalı kutu üretimi ile yoksul toplulukları Siem Reap’te turizmin geliştirilmesine dahil etmeyi başaran bir sosyal girişim. Aynı zamanda bu yoksul kişilerin yıllık bir etkinliğe sahip olmalarına, imalatları ile gurur duymalarına yardımcı olarak, antik vernik sanatının korunmasını ve geliştirilmesini sağlıyor.
Yeme-içme önerilerime gelince
Mahob-Khmer mutfağında lezzetler gerçekten inanılmaz ve Mahob Restaurant bunun çok iyi bir örneği. Biraz uzakdoğu, biraz Fransız esintisi var. Ne yerseniz pişman olmazsınız. Özellikle bahçesi pek keyifli.
Georges Rhumerie and French Fusion Restaurant-Restaurantın şefi Madagaskar kökenli, George da dedesinin adıymış. Yaratıcıkta zirve. Kokteylleri ile yöresel meyve ve sebzelerden yaptıkları tatlı ‘chutney’leri çok meşhur. Kamboçya’ya özel otlar ile harmanladığı yemeklerinin lezzeti inanılmaz. Restaurant’ın bahçesi ve kapalı bölümü var.
Aspara Dans Tiyatrosu-Yemeklerden büyük beklentiniz olmasın. Geleneksel dansların izlenebileceği bir mekan.
‘Kamboçya’da mutlaka…
İzleyin-Angkor Wat’da gündoğumunu izleyin.
Gezin-İhtişamlı Angkor tapınaklarını gezin.
Çıkarın-Siem Reap pazarında alışverişin tadını çıkarın.
Tadın-Muhteşem Khmer mutfağı ürünlerini tadın.
- Angkor Arkeolojik Parkı
- Angkor Wat Tapınaklar
- Aspara
- Bayon Tapınağı
- Buda heykeli
- Cambolac
- Chutney
- Cüzzamlı Kral Terası
- Filler Terası
- Georges Rhumerie and French Fusion Restaurant
- Güney Kapısı
- Indiana Jones
- Kamboçya
- Kep
- Khmer imparatorluğu
- Kızıl Khmerler
- Kraliyet Sarayı
- lake işçiliği
- Les Artisans d 'Angkor
- Mahob
- Mechrey yüzen köyü
- Phnom Penh
- Pol Pot
- Siem Reap
- Sihanoukville
- Ta Prohm Tapınağı
- Theravada Budizmi
- Tomb Raider
- Tonle Sap